Şiire hücum
Charlie Chaplin’in ‘Altına Hücum’ cinsinden bir şey değil Türkiye’deki şiire hücum. Biraz ‘Vurun Kahpeye’, biraz yağma hasanın böreği, sıklıkla da altta kalanın canı...
Charlie Chaplin’in ‘Altına Hücum’ cinsinden bir şey değil Türkiye’deki şiire hücum. Biraz ‘Vurun Kahpeye’, biraz yağma hasanın böreği, sıklıkla da altta kalanın canı çıksın cinsinden gerisinde pek çok yükü taşıyan türden. Kimin elinde hangi saklı taş varsa ilk fırsatta ona fırlatıyor. Üstelik yeni de değil. Hele son kırk yıldır daha bir böyle. Üstelik sağı solu hiç kestirilemiyor hücumların. Geçenlerde 1980’li Yıllar adıyla basılan bin küsur sayfalık bir kitapta ‘80’li Yıllarda Edebiyat’ başlığıyla yazılmış bir yazı okudum. Yirmi sayfayı aşan bölümde tek cümleyle şiirden bahsedilmiyordu.
Kapitalizmin, 12 Eylül diktası ve Özal eliyle yayılıp meşrulaştırılması ve bir edebi tür olarak alım satımın merkezine romanın oturmasında/ oturtulmasında şaşırtıcı bir yan yoktu elbette. Ne var ki 70’lerin ideolojiye batmış kaotizmi 80 şiiriyle aşılıp estetize edilip şiir geri kazanılmıştı. Fakat kimin umurunda? Tarih olan değil, yazılan nicedir ‘egemenlerin elinde.’ Şiire hücum edip duranların da kime hizmet ettikleri böylece açığa çıkıyor. Şiire saldıranların hedefi elbette şairin ta kendisi oluyor dolaylı biçimde.
Ve eğer kendi yolunuzda giden bir şair şuuruyla hareket edip...