Yapay zeka yapay yazar…
Kütüphanemin şiir kitapları kısmında bana bakıyorlar; Kikirikname, Gençölmek ve Kolları Bağlı Odiseus. İlk baskı hepsi. Bir de yazarlarından imzalı olsalardı heyecanım bir kat daha artardı fakat derdim...
Kütüphanemin şiir kitapları kısmında bana bakıyorlar; Kikirikname, Gençölmek ve Kolları Bağlı Odiseus. İlk baskı hepsi. Bir de yazarlarından imzalı olsalardı heyecanım bir kat daha artardı fakat derdim bu değil. Son zamanlarda kültür dünyamızda gündem olan ve yakın gelecekte daha da tartışacağımız yapay zeka konusunu düşünürken göz göze geliyorum onlarla. Salah bey o her zamanki mizah yüklü zekasıyla gülümserken Melih Cevdet bey derin sulara yelken açmışçasına uzak bakışlı. Gençölmek ise bir kehanet gibi ruh burkucu. Akord edilen bir keman adeta. Altmış yılı devirmiş ve üçüncü hamur saman kağıda basılmış her bir kitabı elime alıp sayfalarını çevirmeye başlıyorum. ‘Sizinkisi de gülmek mi a teresler/ Gülünce şöyle bir sunturlu gülmeli’ diye şıngır mıngır girmiş söze koçaklama çağrışımı bir edayla Köçekçeler şairi. Belli ki zamanın yapaylığı kafasının tasını attırmış. ‘Ağır bir zamandı sürekli ve anısız/ Gözden önceki göz içindi yalnız’ mısralarıyla kendi şiirinde yeni bir mitologyanın peşine düşen Mikadonun Çöpleri yazarıysa baştan yüksek tutmuş sözü. Ergin Günçe’nin sesi ise ‘Azala azala yıkanan bir güvercin aklığı’ tonunda…Ürkek.
Bir zamanlar sözü yüksekten tutmak vardı....