Yeniliğin inatçıları yeninin hep çok h
Temmuzdayız. Ve her temmuz ben Şeyh Galip ile Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nu beraber hatırlarım. Birisi geleneğin son büyük şairi olmakla kalmayıp yeninin kurucu şahsiyetlerindendir diğeri ise bir başka yeniliğin...
Temmuzdayız. Ve her temmuz ben Şeyh Galip ile Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nu beraber hatırlarım. Birisi geleneğin son büyük şairi olmakla kalmayıp yeninin kurucu şahsiyetlerindendir diğeri ise bir başka yeniliğin ruhunu kendisince çatmaya çalışan idealistler arasındadır. Modern Türk Şiirini Şeyh Galip ile başlatırken sadece edebiyat tarihinin özel bir alanına eğilmiş olmayız, zihniyet tarihimizin sürekliliği içinden baktığımız için bir anlamı olduğunu da biliriz bu hükmün. Yetmedi, her okuyuşta sırrına vakıf olamadığım ama hep biraz daha derinliğine daldığım Hüsn ü Aşk’daki ‘giydikleri temmuz güneşi, içtikleri cihanı yakan ateş’ mısralarındaki şiirsel gerilimi düşünürüm. Belki de hayatımızı bu denli canlı, trajik hatta gerilimli kılan budur. Müftüoğlu meşhur ‘Üzümcü’ hikayesinde, temmuz ayında, Ada’da ‘çavuşşş’, ‘karpuzzz’ diye bağıran bir satıcı üzerinden, özellikle Meşrutiyetten bu yana gelen yeniliklerle daha bir hız kazanan millet ve kimlik meselesi üzerinde durur, ferdi merkeze alarak. *** Ona göre Türkler yeniliğe kolay kolay alışmaz. Alışınca da ondan ayrılmaz. Fikrinde muannid (inatçı), muhabbetinde muannid, muharebede muannittir.