Azgın selden bir kütük kapmak isterken…
Son üç seçimin hem siyaset hem de yeni politik kültür açısından tartışılması önemli sonuçlar doğurduğuna hükmederek son dört yazımızda bu sonuçların anlaşılmasına...
Son üç seçimin hem siyaset hem de yeni politik kültür açısından tartışılması önemli sonuçlar doğurduğuna hükmederek son dört yazımızda bu sonuçların anlaşılmasına mütevazı bir katkıda bulunmaya niyet etmiştik. Ancak sözümüz seçimlerin pratik sonuçlarını ele almaktan çok kendiliğinden teorik durumun anlaşılmasına evrildi.
“Kendiliğinden” diyoruz çünkü, her iş kendi hakikatine tabidir ve bu manada pratiğin zemini teoridir. Dolayısıyla konunun teorisini doğru kurmadığımızda pratiği de doğru okuyamayız.
Nitekim bu bağlamda son olarak “Müslüman münevverler için zorunluluk tahtında, 1-Modernizm ve ona tabi görünen sistem tarafından devşirme ve devşirilmenin hakikatini, gelecekte yüklenebileceği ivmeyle birlikte işleyişini doğru tespit etme, 2-Ferdi planda değilse de toplumsal planda neredeyse engellenemez gibi görülen devşirilmeyi, devşirilirken devşirmeye uğratmanın mümkün yollarını özenle araştırma” şartına ulaşmış ve birinci hususu, Abdurrahman Arslan’ın Nehri Geçerken adlı kitabında yer alan 2007 yılına ait bir söyleşisi üzerinden izah etmeye çalışacağımızı iki kez vadetmiştik.
Peki, neden Abdurrahman Arslan?
Mevlana’ya da nispet edilen şu hikmet...