Bir münevverin siyasetle imtihanı - 2
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ömer Lekesiz'in bugünkü (05.11.2022)''Bir münevverin siyasetle imtihanı - 2'' başlıklı yazısı.
Mahir Ünal’ın devrimlerin sertliğinden söz etmesi yanlış mıdır?
Asla!
Tamamen doğrudur.
Ayrıca konu zaten hep gündemdedir. Bir torunun dedesinin mezar taşını okumaktan mahrum edilmesiyle başlayıp, ilmî, kültürel ve siyasî düzeylerde yapıla gelen tartışmalar bugün de devam etmektedir.
Öte yandan, son olarak Ünal’ın münevver kimliğiyle vurguladığı mesele, sadece inkâr eden değil aynı zamanda inkâr edilen yönünden büyük çelişkidir.
Zira böyle bir inkâr devrimleri ve yapanları yok saymak anlamına geldiği gibi, birilerinin uğrunda savaştıklarını söyledikleri Batılılaşmacılık, çağdaşlaşmacılık vb. içleri boş kutsal kaselerin kendiliğinden kırılması anlamına da gelir.
Dolayısıyla Ünal’ın dile getirdiği görüşte, tartışmanın öznesi Cumhuriyet değil, kültürel tahrip, baskı ve zorbalıktır. Bunu hafızada ve dilde tutmak ne Ünal ne de başkaları için suç teşkil etmez, bilakis geçmişi bilerek şimdiyi ve geleceği daha iyi kurmak bakımından özel bir değer taşır.
“Konu böyleyken Mahir Ünal AK Parti’deki görevinden neden ayrılmıştır?” sorumuz tam buradan doğmuştur:
Bizim ilk etapta bu sorunun cevabını münevverlik ile siyasetçiliğin hakikatlerindeki farklılıklarda aramamız konunun esası itibariyle doğrudur ki, bundan hareketle başka tespitlerimiz de olacaktır.
Ancak bu tespitlere geçmeden önce Ünal’ın istifasına mal bulmuş mağribi gibi sarılanların, sarılma nedenlerini kısaca değerlendirerek onları kendi maksadımızın selameti için konunun dışına itmek zorundayız.
FETÖ artığı ya da kripto veya muhalif kimi köşe yazarları, Mahir Ünal’ın istifasını, düşünce özgürlüğünde 12 Eylül’ün bile gerisinde kalmaya; AK Parti’ye hâlâ büyük dava sahipliği ve ideolojik anlamlar yükleyenlerin büyük hüsranına; ittifak partisinin güç gösterisine… yorarlarken, şu ortak amaçlarını hiç gizlemiyorlar: Erdoğan’ı ve partisini yıpratmak!