Bizden felsefeci çıkmaz mı?
Bundan birkaç yıl önce, felsefeci ve şair olarak da bilinen, kimilerince sanat konusunda söz söyleme ehliyetine sahip olduğuna hükmedilen bir gazete yazarı, İslami kesimde entelektüel olmadığını, olmasının da...
Bundan birkaç yıl önce, felsefeci ve şair olarak da bilinen, kimilerince sanat konusunda söz söyleme ehliyetine sahip olduğuna hükmedilen bir gazete yazarı, İslami kesimde entelektüel olmadığını, olmasının da zor olduğunu söyleyerek, muhtevası itibariyle cılız, gürültüsü itibariyle yoğun tartışmalara neden olmuştu.
Zira zikrettiğimiz tespit özü itibariyle doğruydu ancak bu doğru siyasi muhalifliğin popüler beyanı tahtında dile getirlidiği için, zemini –kasıtlı olarak- kaydırılmış bir doğruydu.
Şöyle ki:
Misalli Sözlük’teki karşılığıyla, “Entelektüel: tahsil, görgü sâhibi olan, fikrî meselerle uğraşan kültürlü kimse, aydın, münevver” demektir.
“Fikrî meselerle uğraşmak” felsefe yapmaktır. Kadim zamanlardan beri benimsenmiş tefekkür tarzı olarak felsefe ise , yine Misalli Sözlük’teki karşılığıyla, “Akla, akıl yürütmeye dayanılarak kavramlar düzeyinde ifâde edilen, her aşamasında eleştiriye açık gerçek arayışı; her türlü kabulden ve peşin hükümden uzak, hür bir şekilde konuları inceleyen aklî bilgi disiplin, hikmet”tir.
Bir fikri “kavramlar düzeyinde ifâde etmenin” yegane aracı dildir ve dolayısıyla yukarıda zikrettiğimiz popüler tespitin ilk zemini, felsefe yapmaya / tefekküre ve bunları açık ve seçik bir şekilde beyana mahsus bir dile sahip olunup olunmadığının anlaşılmasıyla kurulmuş olunacaktır.