Edebiyat ve yazın
Edebiyat, kökü Arapça (edb) olan ama manasını Osmanlı Türkçesi’nde bulan bir kelimedir.Okyanus Sözlüğü bu kelimenin ilk anlamını, “Duygu, düşünce ve hayallerin söz ve yazı ile, güzel...
Edebiyat, kökü Arapça (edb) olan ama manasını Osmanlı Türkçesi’nde bulan bir kelimedir.
Okyanus Sözlüğü bu kelimenin ilk anlamını, “Duygu, düşünce ve hayallerin söz ve yazı ile, güzel ve etkili bir biçimde anlatılması sanatı” olarak açıklamış.
Elifba'dan Alfabe'ye geçişimizle birlikte, kök bağı nedeniyle İslami bir zihniyeti ve Müslümanlara mahsus bir kültürü temsil ettiği için edebiyat da bir tilciğe kurban edilmek istendiğinden, onun yerine “yazın” kelimesi uydurulmuş.
Diğer kullanımlarındaki sinameki duruşu da bir yana, önce sözlükler itibar etmemişler bu kelimeye. Örneğin yine Okyanus Sözlüğü, edebiyat kelimesiyle ilişkilendirerek ona şu kadarcık bir anlam yüklemiş: “Yazın türleri dili.”
Hal böyle olunca, kelimenin daha geniş bir manası için, dilcileriyle namlı bir aileye mensup olduğu halde, kendisini adeta tilciklerin tutundurulmasına adamış gibi görünen Mehmet Rifat’ın Açıklamalı Göstergebilim Sözlüğü’ne baktım.
“Yazın” müstakil bir kelime olarak yok ama İngilizce karşılığını poetics olarak belirlediği, yazınbilim’i, “Edebiyat yapıtlarının genel kuramı. Kaynağı Aristoteles’e kadar uzanır ve bu kalkış noktasına bağlı kalınarak poetika diye adlandırılır.”; yazın(sal) işlev’i “Bildirinin kendisine dönük olduğu, yazınsal (şiirsel, sanatsal) özellik taşıyabilme kaygısı güttüğü, kendisini dilsel açıdan ‘değerli’ kılmaya çalıştığı durumlarda gerçekleşen işlev.”; yazınsallık’ı ise “Bir metnin ya da yapıtı yazınsal kılan, onun estetik açıdan değer kazanmasını ve dolayısıyla öbür metin türlerinden ayrılmasını sağlayan özellik” şeklinde açıklamış.