Kamuran Şipal’e veda
Çevirmen ve öykücü Kamuran Şipal, geçtiğimiz perşembe günü İstanbul’da öldü.Garip bir paradokstur: Tanıdığımız birinin ölüm haberini aldığımız anda, onunla ilgili...
Çevirmen ve öykücü Kamuran Şipal, geçtiğimiz perşembe günü İstanbul’da öldü.
Garip bir paradokstur: Tanıdığımız birinin ölüm haberini aldığımız anda, onunla ilgili zihnimizin karanlıklarına gömülmüş hatıralarımız hemen yüzeye çıkıverir ve ölüm ile bu türden bir hareketin berzahında, öleni hatıralarıyla kendi canımızda canlı tutarız.
“Ölenin ardından yazı yazmak aslında kendini anlatmaktır” şeklindeki genel hükme bağlı kalarak, yaşarken tanıdığım Şipal’le ilgili tüm hatıralarımı sayıp dökmek niyetinde değilim. Sadece şahsiyeti hakkında bir beyana vesile olması bakımından, şu kadarını nakletmek isterim:
Şipal ile 2000’li yılların başında beni telefonla aramasıyla tanışmıştım. Yeni Türk Edebiyatında Öykü (Şule Yayınları) adlı çalışmamda kendisine yer verdiğim için, nezaket göterip, teşekkür etmek için aramıştı.
Sonrasında telefon görüşmelerimiz ara ara devam etti. Sanırım 2008’de, benden bir istirhamda bulunacağını belirterek yüzyüze görüşmek istedi.
Kocamustafapaşa’nın ara sokaklarında, onun müdavimi olduğu bir mahalle kahvesinde buluştuk. Bir Alman yazarından yaptığı ve Selim İleri aracılığıyla bir yayınevine teslim ettiği çevirinin, yayınevinin el değiştirmesi nedeniyle kaybolduğunu söyleyerek, bulunması konusunda yardımımı istemişti.