Kendi kozmosunu kaybeden başkasının kaosuna düşer
Neydi “bizim” edebiyatımız sorusunun cevabını ararken, “…bir şeyleri yadsımaktan, eleştirmekten çok, Mezopotamya (İbrahimî / Hanifî) aktimizi, kozmosa dair tefekkürümüzü...
Neydi “bizim” edebiyatımız sorusunun cevabını ararken, “…bir şeyleri yadsımaktan, eleştirmekten çok, Mezopotamya (İbrahimî / Hanifî) aktimizi, kozmosa dair tefekkürümüzü, mizanımızı, muvazenemizi, terazimizi yitirdiğimizde zaten genelden özele sanatımızı, edebiyatımızı ve şiirimizi de yitirdiğimizi söylemekten ibaret” bir tutum içinde olduğumuzu belirtmiştik son olarak.
Bu hükümde yalnız değiliz. Şükür ki, ilgili konuya hâlâ İslam zihniyeti içinden bakabilen ve maruz kaldığımız Batı edebiyatını günümüzün gerçeklikleri içinde yeniden yorumlamak suretiyle bir senteze ulaşmayı değil yeni bir niyet ve istikametin mümkün olabileceğini umutla söyleyen başkaları da var. Bugün onlardan biri olan Cemal Şakar’ın görüşlerine yer verecek ve nasipse sonrasında kendi görüşlerimizi beyan edeceğiz.
Şakar, editörlüğünü de kendisinin yaptığı “Kurmacanın Grameri” adlı kitapta (Ketebe Yayınları, 2021) yer alan “Romanın Dünyasallığı Üzerine” başlıklı yazısında, sanatın maddiliğine ve dünyasallığına dikkat çekerek, roman esasında zihniyet çekicini bizimle aynı çiviye vurmaktadır:
“…Roman moderniteyle birlikte doğmuş ve kendisini modernitenin ruhuna uygun olarak...