Kitâbü’l-Menâzır: Görme, göz, nur ve sanat
Görme bilgisi, retinal gözün varlığına ait bilgiden önce gelir. Çünkü görmede gözü aşan bir yan vardır.Büyüklerimiz bunu retinal gözün her insanda, deyim yerindeyse yaratılış hakkı...
Görme bilgisi, retinal gözün varlığına ait bilgiden önce gelir. Çünkü görmede gözü aşan bir yan vardır.
Büyüklerimiz bunu retinal gözün her insanda, deyim yerindeyse yaratılış hakkı olarak var olmasıyla, ancak görmenin nuru / ışığı gerektirmesiyle açıklamışlar ve hatta gözü “halk”, görmeyi ise gözün nur yoluyla görmesini başa alarak duymakla, dokunmakla, tat almakla, kokuyu teneffüs etmekle, kalple, tefekkürle, tefehhümle, tahayyülle… görme(ler) şeklinde çoğaltarak “emir alemine” mal etmişlerdir.
Birbirleriyle ilişkili, birbirlerini tetikleyen ya da birbirlerini tamamlayan bu görme(ler), kadim zamanlardan beri önce felsefe (metafizik) ana başlığı altında, sonra matematik, fizik, geometri, kozmoloji, astronomi, tıp… olarak müstakil ilimlerle “âlemin ve insanın anlaşılması” esasında ilim ehlinin dikkatinde olmuştur.
İbnü’l-Heysem (ö. 432/1040?), söz konusu dikkatin en önemli adreslerinden biridir; gerek şimdiki görme, göz, ışık ve ölçme bilgisine, gerekse sanat anlayışlarının oluşumundan suretlerin ve hareketlerin kaydına mahsus araçların imaline… uzanan ilmi, teknik ve teknolojik süreci başlatan isimdir.
İbnü’l-Heysem’in, ehli tarafından bu çerçevedeki...