Kubbeyi yere koymamak ya da kubbeyi yerine koymak
Osmanlı Türkçesi’nden kubbe kelimesi, mecazi olarak gökyüzü, kelime olarak “bir yapıyı örten yarım küre biçimindeki dam” demektir. Kubbe, sözlüklerde birçok deyime kaynak olmakla birlikte...
Osmanlı Türkçesi’nden kubbe kelimesi, mecazi olarak gökyüzü, kelime olarak “bir yapıyı örten yarım küre biçimindeki dam” demektir.
Kubbe, sözlüklerde birçok deyime kaynak olmakla birlikte, günümüzde bunlardan en çok şu ikisi kullanıl-maktadır: Kubbeyi / kubbeleri çınlatmak ve Kubbe vermek.
Bu iki deyim bir aşırılığı imlemekte ortaklar. İlkinde sesin, ikincisiyle küçücük bir şeyi ziyadesiyle abartmanın aşırılığı kastediliyor.
Turgut Cansever’in kitabına ad olarak verdiği Kubbeyi Yere Koymamak (1997) deyiminin ikinci bir örneğine henüz rastlayamadığım için buna da yeni / ilk kullanım olarak işaret etmek istiyorum.
Hocamız aynı yerde “... Doğrusu, insanın yaptığının tutarlı olması gerekiyorsa, ‘Neyi yapmak doğrudur ve bunun özünde ne olmalıdır?’ soruları kaçınılmaz bir şekilde beni peşinden sürükledi.” dediğine göre, ona mal ettiğimiz kubbeyi yere koymamak deyimini ulvî, değer taşıyan bir şeyi ya da durumu gereğince korumak, onu ayağa düşürmemek şeklinde anlamamıza mani bir durum yoktur.
Fakat bu söyleyiş onunla benzer bir anlama sahip olan kubbeyi yerine...