Kudüs’teki gerilim ne ilktir ne de son olacaktır
Elli yıldır İsrail işgali altında bulunan Kudüs’te (Beytü’l-Makdis’te, el-Aksa’da, Harem’de), ilk defa üç gün boyunca ezanlar okunmadı, Cuma ve vakit namazları kılınmadı.Bu üç...
Elli yıldır İsrail işgali altında bulunan Kudüs’te (Beytü’l-Makdis’te, el-Aksa’da, Harem’de), ilk defa üç gün boyunca ezanlar okunmadı, Cuma ve vakit namazları kılınmadı.
Bu üç günün sonrasında Harem’in de içinde yer aldığı eski şehrin, en işlek kapılarının girişlerine metal dedektörler konuldu. Filistinli Müslümanlar, İsrail tarafından güvenliği sağlama bahanesiyle zaten had safhaya çıkartılmış olan denetlemenin bu yeni aşamasına (da) itiraz ediyorlar, çünkü bunun bir güvenlik meselesi değil, el-Aksa’yı işgalin yeni bir adımı (safhası) olduğunu düşünüyorlar ki, İsrail tarafından bu zamana kadar açık ya da gizli olarak yapılan her şey de zaten onların tepkilerini haklı kılıyor.
Harem merkezli olarak yeni gerilimin özetinin özeti budur. Ancak İbranilerin karakterini, inancını ve tarihini iyi bilenler meselenin tek merkezli (boyutlu) olmadığını da iyi bilirler. Bu bakımdan, el-Aksa’da bunlar olurken, İsrail’in bunların beraberinde daha neleri planladığını, bu olayı sadece İslam ümmetinin değil, dünya gündeminin ilk maddesi haline getirmekle şimdi hangi samanın altından su yürütmeye yeltendiğini de görmeye çalışmak gerekir.
Bu konuda öncelikli olarak belirlenmesi gereken husus şudur:
İbraniler, Babil Kralı Buhtunnasr’ın Kudüs’ü işgal edip, Süleyman Mabedi’ni yıkarak İsrailoğulları’nı Babil’e sürdüğü tarihten (MÖ 586) itibaren, Hz. Süleyman devrindeki kadar güçlü bir ordu kurma imkanını da kaybettiler.
Bunun yerine modernizmin ve (dolayısıyla kapitalizmin) doğuş şartlarında, ekonomide, bilimde, teknolojide, felsefe ve sanatta üstünlük kurma yoluyla, sığındıkları toplumları, ülkeleri doğrudan etki altına alıp, perde gerisinden onları yönetmeyi seçtiler.