Medeniyet evi: Medine
Sevgili’nin Evi adlı çalışmam, 1976’da mezun olduğum İmam Hatip’te, meraklı ama aklı kifayetsiz bir öğrenci olarak biriktirdiğim, suret nedir; ikon ile idolün farkı nedir; suret hangi yönden ikondur;...
Sevgili’nin Evi adlı çalışmam, 1976’da mezun olduğum İmam Hatip’te, meraklı ama aklı kifayetsiz bir öğrenci olarak biriktirdiğim, suret nedir; ikon ile idolün farkı nedir; suret hangi yönden ikondur; nasıl konumlandırılırsa ikonu aşar ve nasıl görülürse idole dönüşür… şeklindeki kendi sorularıma yine kendimce vermeye çalıştığım cevapların mahsulüdür.
Söz konusu sorularımın tamamını cevapladığımdan hâlâ emin değilim ama şundan eminim ki, Sevgili’nin Evi’ni çalışmış olmakla Mekke, Medine ve Kudüs’ten ibaret olan üç mübarek evi, (kendi cirmimce) ilme’l-yakîn düzeyde tanıma imkanı elde etmiş ve bu üç beldeyi ziyaretle nasiplendirildiğimde, sanki yıllardır ikamet ediyormuşum gibi bu şehirlere ayne’lyakîn olarak katılıvermiştim.
Şeyhimiz Muhyiddîn’in Fütûhât-ı Mekkiyye’sini okumamın nasip edilmesinden sonra ise, söz konusu iki yakînin de fiziksel (ölçülebilir, mahdut kayıtlı) bilgiler olduğunu fark ettim. Bu fark edişten beri Mekke, Medine ve Kudüs’le yeniden muhatap kılındığımda, onlarda, artık mevcut bilgi nispetimin bir damlasına bile tekabül etmediği sahilleri (benim için) belirsiz üç büyük deniz görüyorum.
Dolayısıyla onlar hakkındaki yeni her yakînim, gözüme onlardan yükselen dalgalar gibi görünüyor ve ben giderek bilginin bilgisini edinmeyi değil, mezkûr dalgaların bendeki serin ve sarsıcı etkisinde hayretle yitip gitmeyi arzuluyorum. Bu arzumu, adeta çocukluğumun iadesi esasında sürdürüyor ve bunun o hiç erişemeyeceğim Hakka’l-yakîn yerine, bundan çocukluğumdaki safiyete denk bir imayı olsun sezebilmeyi umuyorum.
Medine’ye, sevgili dostum ve seyahat vesilem İbrahim Canatan’ın yakın takibinde vasıl olduğumda, beni havaalanında karşılayıp Medine’ye getiren, TÜRSAB elemanı kardeşim Mehmet Şerif’ten sual ediyorum, şehre dair ilk haberleri.
Görünürde sakinmiş Medine; haccın vakti yaklaştığı için hacı adayları artık buradan Mekke’ye yöneliyorlarmış. Nitekim Medine’de eriştirildiğim ilk vakit namazında, Mescid-i Nebevî’nin içinde, halıda değilse de mermer zeminde yer bulabilmekle teyit etmiş oluyorum verilen bilgiyi.