N’olacak bu büyüklerin hâli
Önceki iki yazımda müziğin ruh, âhenk ve ritim yönünden insan fıtratına ait, müzikle uğraşmanın ya da en azından müzik dinlemenin ferdî bir hak olduğunu ana hatlarıyla anlatmaya...
Önceki iki yazımda müziğin ruh, âhenk ve ritim yönünden insan fıtratına ait, müzikle uğraşmanın ya da en azından müzik dinlemenin ferdî bir hak olduğunu ana hatlarıyla anlatmaya çalışmış, İmam Gazzâlî’nin mubahatla ilgili görüşünü de naklederek, bununla asıl İslamî vasata dikkat çekerken, konuyla ilgili sıkıntı yaşayanları da rahatlatmayı hedeflemiştim.
Mubah, fıkıh usulü alimlerince beş esaslı yükümlülük anlayışında “yapılıp yapılmaması serbest bırakılan” şeyin karşılığıdır. Ancak bu karşılık Layüsel oluşun (sorumsuzluğun) değil, bilakis şarî’in, serbestliğin serbestliğini de hüküm altına almasının bir karşılığıdır. Diğer bir söyleyişle hayat boşluk kabul etmediği için şarî’ serbestliğin doğurduğu boşluğu da mubah ile doldurmuştur.
Metafizik esasında mubah ile ilgili olarak hazine nitelemesini kullanan İbnü’l-Arabî, mubahı terk eden ya da mubah olduğu için onu yapan kişiye bu hazinelerde iradesinin türüne özgü bir nur bulunduğunu, bu nurun sanki perde ardındaki nur olduğunu ve ince bir bulutun ardından görülen güneş ışığına benzediğini söylemiştir. (Fütûhât-ı Mekkiyye, Cilt: 6, trc.: Ekrem Demirli, Litera Yayıncılık, 2007)
Gerçi İbnü’l-Arabî bu bahiste...