Peygamberler nesebimiz, seferimiz ve menzilimizdir
Önceki yazımızda meallerini zikrettiğimiz iki ayete (Hucurat 49/13; İsra 17/15), şunları ilave etmeliyiz: “Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine...
Önceki yazımızda meallerini zikrettiğimiz iki ayete (Hucurat 49/13; İsra 17/15), şunları ilave etmeliyiz:
“Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.” (İsra 17/15)
“İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” (Rad 13/11)
Bu ayetlerdeki emirlerin terki ve belirlenen hadlerin aşılması, diğer bir söyleyişle “şeylerin hakikatlerine uygun davranmak” şeklinde tanımayabileceğimiz adaletin Hak ve halk yönünden bozulması tek başına zulüm demek olduğundan, Allah fert ya da kavim olarak bu zulmü işleyenleri -Allah’ın affını talep etmedikleri, bilakis kötü hallerindeki azgınlıkta inat ettikleri takdirde- cezasız bırakmaz.
Dolayısıyla her fert ve her kavim kendi karar ve eyleminin rehinidir; kendi niyet ve fillerindeki kötülüğe karşı kötülüğün ya da...