Renkler, keşifler, kıssalar ve hikâyeler
Önceki yazımızı, Müslüman Türklerin başlarının pek hoş olmadığı yeşile karşılık, yeşil+ mavi+beyaz renklerin bir karışımı olan ve dolayısıyla yeşile-çalan turkuazı icat etmekle yetinmediklerini, onu müesseseleşme devrinde İslam sanatının hakim...
Önceki yazımızı, Müslüman Türklerin başlarının pek hoş olmadığı yeşile karşılık, yeşil+ mavi+beyaz renklerin bir karışımı olan ve dolayısıyla yeşile-çalan turkuazı icat etmekle yetinmediklerini, onu müesseseleşme devrinde İslam sanatının hakim rengi haline getirdiklerini belirterek, bundaki dînî etkinin de yeşilin Allah’ın ve Peygamber’inin önceledikleri renk olmasıyla hürmeti hak etmesine bağlayarak bitirmiştik.
Kubbetü’s-Sahra örneğinde, renklerle İslam sanatının ilk ilişkilerini konuşmayı sürdürürken, hiçbir rengin mukaddes olmadığını özellikle hatırlatmamız; bir renge zikrettiğimiz nedenle hürmet etmekle, ona kutsiyet atfetmenin aynı anlama gelmediğini belirtmemiz gerekir. Çünkü renklerin şartı olan ışık Allah’tandır ve dolayısıyla tüm renkler Allah’ın renkleridir.
Öte yandan renklerin bilgisi, ihtiyaç durumuna ve icat şartlarına göre zamanla mukayyet olarak gelişmiş ve halen de gelişmekte olan bir bilgidir.