Sanat bunun neresinde
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Ömer Lekesiz'in bugünkü (20.10.2022)''Sanat bunun neresinde'' başlıklı yazısı.
Müslüman sanatlarının dinamiklerinden, insanın nefsi nedeniyle kendisinin ve şeytanın onun kurdu olmasını öne alışımızdan maksat istidat, istihkak ve imkan üzere sanat nimetine muhatap olduğunu keşfeden kişinin, fıtrî bir yönelimle kendi varlığını korumayı; bu uğurda kime karşı neden, nasıl bir savunma ve savaş içinde olacağını bilmesinin de öncelikli oluşundandır.
Zira Kur’an’dan, Peygamberimizin (s.a.s) hadislerinden ve büyüklerimizin sözlerinden bildiğimiz gibi kalp, ruh, nefs ve akıl özleri itibariyle temiz yaratılmışlardır.
İmam Gazzâlî’nin İhya’sının 21. Kitabı’nda, benzer kelimelerle tanımladığı bu dört terimi, çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanmış olması, bize de bu yönde bir ruhsat oluşturmaktadır.
Şundan ki, Gazzâli bu vb. örneklerle İslam tefekkürünü topyekün bir kavrayış içinde sunmakta, kendi zamanımızdaki aklî bir arızayla söyleyecek olursak bölmeli bir zihnin olumsuz sonuçlarını böyle bertaraf etmekte; dünya dediğinde ahireti ya da ahiret dediğinde dünyayı, insan dediğinde heykelinin ve nefsinin tezahürlerini; akıl dediğinde duyuların işleyişini de kastederek maddeyi ve manayı birlikte kuşatmaktadır.
Nitekim bu bahiste dışın için dışı, için dışın içi olarak birbirleriyle tanımlanması, zaten ikisinin yaratıcısının ve yöneticisinin tek (aynı) olması cihetinden bizi de söz konusu paradigmaya tabi kılmaktadır. Dolayısıyla insanın kendi kendisinin ve şeytanın onun kurdu oluşunu, insanın içinin içindekilerin (kendi nefsindekilerin) ve içinin hem içinde hem de dışındakilerin (şeytanın) ayrımı talep etmeleri bakımından değil, teorik kavrayışı kolaylaştırmak bakımından kullanıyoruz.
Ayrıca zikrettiğimiz hususlarla ve konumuz esasında özel bir ağırlığa sahip bulunan kelimelerle, ıstılahlarla yol alma nedenimiz ne farklı tefsirler yapmak ne de ahlak nazariyatına bir katkıda bulunmak için de değildir.