Şiirin Sezai Karakoç hali
Şiir, hâllerin tarlasında kelimeyle tohumlanıp, söz (dize) olarak hasat edilen şeydir.Zira hâl mahalsiz olmayacağı gibi, tohumsuz da olamaz; tohumlanarak meyveye duran ise hasadını talep eder.Bu durumda yazımızın...
Şiir, hâllerin tarlasında kelimeyle tohumlanıp, söz (dize) olarak hasat edilen şeydir.
Zira hâl mahalsiz olmayacağı gibi, tohumsuz da olamaz; tohumlanarak meyveye duran ise hasadını talep eder.
Bu durumda yazımızın başlığı, Şiirin Sezai Karakoç hâli değil, Sezai Karakoç’un şiir hâli olmalı değil midir? Zira hâl – mahal – tohumlayan – tohumlanan ancak kâlp sahibi bir nefiste toplanabilir.
Kâlp ise sürekli kalbedip / değişip duran şey olarak hâllerin değirmenidir. Değirmen kâinattan kinâyedir ve insan bu değirmenin hem temsili, hem de bizzat kendisidir.
Ama değil mi ki kâlp, kalbettiği şeyi, ait olduğu nefsin (nüfûsun / kim-lik sahibinin) dünyasallığından devşirir.
Zira duyular, duyumlar, duyuşlar, akıl, hafıza ve idrak, adına tarih diyebileğimiz kendi-lik bilgisinin tekrarlayıcısı ve yenileyicisi olarak dünyasallıkta mukimdir.