Siyasal Alevîliğin mevcut kimi suretleri ve fiilleri

Siyasal Alevîliğin günümüzdeki suretlerine ve fillerine dair kimi örnekleri iletmeden önce, son yazımızda bir kısmını alıntıladığımız söyleşiden (vurguları bize ait) bir soru ve cevabı daha aktaralım: “Soru: 12 Eylül’den sonra Aleviler üzerindeki baskı bir çeşit ray değiştirdi. Anayasaya zorunlu din dersi konuldu, Alevi köylerine z orla cami yapmak gibi politikalar geliştirildi. Silahlar susmuştu. 1993’te Madımak Oteli’nde gerçekleştirilen saldırı fikrini neler canlandırmış olabilir? Cevap : 1993

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Siyasal Alevîliğin günümüzdeki suretlerine ve fillerine dair kimi örnekleri iletmeden önce, son yazımızda bir kısmını alıntıladığımız söyleşiden (vurguları bize ait) bir soru ve cevabı daha aktaralım:

“Soru: 12 Eylül’den sonra Aleviler üzerindeki baskı bir çeşit ray değiştirdi. Anayasaya zorunlu din dersi konuldu, Alevi köylerine zorla cami yapmak gibi politikalar geliştirildi. Silahlar susmuştu. 1993’te Madımak Oteli’nde gerçekleştirilen saldırı fikrini neler canlandırmış olabilir? 

Cevap: 1993 yılını anlayabilmek için bence 60 öncesine, 80 öncesine gitmek gerekir. (…) Aleviler devletin otoritesinden olabildiği kadar uzak kalmaya çalışmış, kendi dini-toplum düzenini kurmuş kırsal bir toplumdu ve bu kapalılıkla kendini korumuştu. Bu düzen 1950’lerle birlikte tamamıyla bozuluyor. (…) Siyaset yapmak, siyasal katılım mekanizmaları içerisinde yer almak istiyorlar. (…) Soğuk Savaş ikliminde İslamcı düşüncenin de toplumsal örgütlenmesini genişlettiği bir dönemde Alevilerin siyasi bir güç olmaya çalışmaları bir tehdit olarak algılanmıştır. Alevilerin kamusal alanda görünürlüklerinin artması, yani siyaseten bir rakip haline gelmeleri, ekonomik açıdan bir güç oluşturmaya başlamaları, bir kimlik olarak isimleri konulmasa bile cisimleriyle meşrulaşmaları, ayrıca Alevi gençlerin sosyalist mücadele içerisinde özellikle 1970’li yıllarda ağırlık oluşturmaları, Alevi katliamlarının da yaşanmasına sebep oldu.”

II. Mahmud döneminde, Yeniçeri Ocağı’nın kan dökülerek lağvedilmesi aynı zamanda Bektaşî tarikatının da ordudan tasfiyesidir. Bu yanıyla konu saltanatta belirginleşen Batılılaşma tercihine dahildir ve bu dahil oluşta Alevîlerle Sünnîler, ilgili rejimler -saltanat ve cumhuriyet- tarafından Batılılaşmaya zorlanmaları ve şiddete maruz kalmaları bakımından ortaktır.

Alevîcilerin bu ortaklığı sürekli göz ardı ederek, Alevîlikteki sekülerleşmeyi, laikleşmeyi, sosyalist mücadele içinde yer almayı, Allah’sız ve Ali’siz bir Alevîliği müstakil olarak öne çıkarmaları ise Siyasi Alevilik planında makul görünse bile inanç planında izahtan tamamen yoksundur.

Asıl bu yoksunluk nedeniyledir ki, kimi Alevî derneklerinin, türkücü ve şairlerin Suriye devrimini Farsların açıklamaları paralelinde Alevî katliamıyla itham etmeleri ve bunu Kemalist-Laikçi bir söylemle kamuya iletmeleri hiç de şaşırtıcı değildir. Nitekim söz konusu derneklerden birinin yaptığı şu açıklama bunun tipik örneklerinden biridir:

“Siyasal Alevi söylemi üzerinden Alevilere dönük sosyal medya üzerinden yapılan saldırı, katliam çağrılarına karşı tüm kamuoyunu ses vermeye çağırıyoruz. (…) Siyasal İslam diye bilinen akım, dinin, yani İslam’ın siyasete alet edilmesi üzerinden ortaya çıkmışken, ‘Siyasal Alevi’ kavramını kullananların içeriği tamamen Alevilerin siyasetle kurduğu ilişkiden ibarettir. (…) Alevilerin eşit yurttaşlık, laiklik, zorunlu din dersi karşıtlığı, savaş karşıtlığı üzerinden yaptığı çağrılar, siyasidir. (…) Aslında Aleviler üzerinden Cumhuriyetin ilkelerine saldırmaya, laikliğin kalmış olan biçimini de ortadan kaldırmaya çalıştığınızı biliyoruz, çünkü düşündüklerinizi ve inandıklarınızı yapacağınız bir ülke ancak laikliğin tamamen olmadığı bir ülke olabilir. Buradan bir kez daha sosyal medya üzerinden Alevilere kin kusan, halkı kin ve düşmanlığa sevk eden ve açıkça katliam çağrıları yapanlara karşı Alevileri birlik olmaya (…) Cumhuriyet Savcılarını göreve davet ediyoruz”

Konunun Kemalist-Laikçi bu boyutunu bir de geçmişte Müslümanların çıkardıkları dergilerde de yazıp çizerek edebî hinterlandını epey genişleten -dede vasıflı- Alevî bir şairin sosyal medya sayfasındaki şu mesajları üzerinden örneklendirelim:

29 Aralık 2024: (Kafası iyi bir tahrikçinin yılbaşı süslemelerine saldırması hakkında)

“1-Bu yavşağa özel güvenlik niye müdahale etmiyor? Üniversitelerde öğrencilere saldıran özel güvenlik bu alçağı yakalayamaz mıydı? Burası şeriat ülkesi de değil din devleti de değil, burası laik Türkiye Cumhuriyeti.

2 Milli Eğitim Bakanı denilen zatın okul müdürleri, yılbaşı ‘kültürümüzce sakıncalı’ diye fetva verir, kimse de ne diyorsun demezse, bu pislikler de yılbaşı ağacına da saldırır pazar yerine de!”

Kemalist-Laikçi bir söyleme bürünmesinden, Alevî dilinin laikçi bir tonda din ve siyasi iktidar düşmanlığıyla kirletilmesinden de anlaşılacağı üzere, yukarıda zikrettiğimiz yoksunluk, günümüzde -sureten ve fiilen- kimliksizliğe, densizliğe, düzensizliğe, iftiraya ve terbiyesizliğe bitişerek çeşitlenmiştir.

Yine de biz başında akıl, kalbinde iman olan bir Müslüman Aliî’nin çıkıp, bu çeşitlenmeye dur diyeceğine dair umudumuzu -eskiden olduğu gibi- bugün de sürdürmekteyiz.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Siyasal Alevîliğin mevcut kimi suretleri ve fiilleri 09 Ocak 2025 | 298 Okunma Siyasal Alevîlik’le ihanet ve küfür arasındaki o ince sınır 07 Ocak 2025 | 257 Okunma Siyasal Alevîlik’le ilgili bazı doğrular ve yanlışlar 04 Ocak 2025 | 248 Okunma ‘Toprak kardeşliğimiz’ için… 31 Aralık 2024 | 75 Okunma Şam’da bir kandil: İmam Nevevî 28 Aralık 2024 | 190 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar