Yeni evlerin ilk hatırası, yanarak tükenmiş hatıralar olacak
Bizim Erol Üstündağ’ın, “Kimse evi eski diye ‘Keşke yansaydı’ demez. Siz o duvara asılan biberin, soğanın kıymetini, duvarlara vurulan sıvanın değerini bilemezsiniz. O aidiyettir...” şeklinde...
Bizim Erol Üstündağ’ın, “Kimse evi eski diye ‘Keşke yansaydı’ demez. Siz o duvara asılan biberin, soğanın kıymetini, duvarlara vurulan sıvanın değerini bilemezsiniz. O aidiyettir...” şeklinde, sosyal medyadan ilettiği itirazı gördüğümde, ancak bir yeniyetmenin gösterebileceği tepkiyle “evet” diye seslendim, martıların seherin ilk ışıklarıyla şenlendirdikleri evlerin çatılarına doğru...
Üç hafta önce Milas’taydım. Günümüzde Milas’ın bir mahallesi olan Beçin’de, 14. yüzyılda Menteşeoğulları tarafından inşa edilmiş külliyenin bulunduğu eski Milas’ı görmek için gittiğimde, önce metruk bir evle karşılaşmıştım. İnşallah yanmamıştır diye umut ettiğim bu ev, son yangınlarda yanan evlerin tipik bir örneğiydi.
Evin son sahibesi olan kadın, bakıma muhtaç hale geldiğinden, ilgili devlet kurumunun karar ve vesayetiyle, bir kaç ay önce Milas’a götürülmüş.