Görmek...
Hepimiz olaylara tahammül etmeye, alışmaya ve suçu içinde bulunduğumuz duruma atmaya meyilliyiz...“Ah, her şey olması gerektiği gibi olsaydı, farklı olurdum” ya da “Bana fırsat verin, yapmak istediklerimi...
Hepimiz olaylara tahammül etmeye, alışmaya ve suçu içinde bulunduğumuz duruma atmaya meyilliyiz...
“Ah, her şey olması gerektiği gibi olsaydı, farklı olurdum” ya da “Bana fırsat verin, yapmak istediklerimi gerçekleştireyim” veya “Hayatın adaletsizliği altında eziliyorum” deriz...
Rahatsızlıklarımızdan dolayı başkalarını, çevremizi ya da ekonomik şartları suçlarız.
İnsan rahatsızlığa alıştıysa zihni körelmiş demektir...
Tıpkı insanın etrafındaki güzelliğe artık onu fark etmeyecek kadar alışabilmesi gibi...
İnsan kayıtsızlaşır, katılaşır, acımasızlaşır ve zihni gittikçe körelir...
Buna alışmazsak bir uyuşturucu madde alarak, siyasî bir gruba katılarak, bağırarak, yazarak, futbol maçına ya da başka bir eğlence yolu bularak bundan kaçmaya çalışırız.
Şartlanmanızdaki tehlikeyi sâdece zihinsel bir kavram olarak görürseniz, bu konuda hiçbir şey yapmazsınız...
Bir tehlikeyi sâdece bir fikir olarak görmek, fikirle hareket arasında bir çatışma çıkarır ve o çatışma da bütün enerjinizi alır...
Ancak şartlanmayı ve getirdiği tehlikeyi o anda bir uçurumu görür gibi gördüğünüz zaman harekete geçersiniz...
Öyleyse görmek harekete geçmektir.
(...J. Krishnamurti)