Lucescu’nun büyük çelişkisi
Grup lideri olarak maça çıkan Hırvatistan, deplasmanda oyunu gereksiz yere fazla zorlamama prensibi ile düşük tempolu, kontrollü bir anlayışı benimsedi. Bu aslında bizim işimize gelen bir durumdu. Defansif açıdan...
Grup lideri olarak maça çıkan Hırvatistan, deplasmanda oyunu gereksiz yere fazla zorlamama prensibi ile düşük tempolu, kontrollü bir anlayışı benimsedi. Bu aslında bizim işimize gelen bir durumdu. Defansif açıdan kırılgan ama yetenekli üç orta sahamız, Caner'in de onlara verdiği katkıyla pas trafiğini rakibe kaptırmadı. İlk devre başlarında iki tehlike atlattıktan sonra, oyunu kontrol altında tuttuk. Üçüncü bölgeye iyi geldik ama bu tip maçlarda alışılmış biçimde pozisyon sıkıntımız yine gündemdeydi. Bu arada sol tarafta yoğunlaştığımız ataklarda ani kontra toplarla Kaan'ı kaçırma çabalarımız oldu ama sonuç çıkmadı. İkinci devre başında yine fazla değişen bir şey yoktu. Hırvatistan, beraberliği doğal olarak hedef seçip, ona göre oyunu fazla zorlamıyordu. Biz de aslında risk almıyorduk. Bana göre de bu doğru bir düşünceydi. Çünkü yiyeceğimiz bir gol her şeyin sonu olurdu. Onun için dengeli oyuna devam etmeliydik. Lucescu, oyuncu değişikliğinde geç kaldı. Arda'yı daha evvel çıkarmalıydı çünkü ilk devreyi idare etti ama ikinci yarı oyundan düşmüştü. Biraz geç kalsa da bu değişiklik yapıldı. Sonra da en kritik anda skor avantajını yakaladık. Ondan sonra artık bunu korumak gerekiyordu. Hırvatistan, tempoyu yükseltip bütün riskleri alacaktı. Geride iyi kapanırken, karşı alandaki genişliği de kullanmak için fırsat kollamalıydık. Son anlar nefes kesse de istediğimizi elde ettik. İzlanda'nın Ukrayna'yı yenmesiyle de şansımızı devam ettiriyoruz.