Akşener: Geniş Cephe Stratejisi
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Habertürk TV’de yayınlanan söyleşisinin bende bıraktığı izlenim şu: Ülkücülükten gelen Akşener, geleneksel çizgisine kıyasla çok...
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Habertürk TV’de yayınlanan söyleşisinin bende bıraktığı izlenim şu: Ülkücülükten gelen Akşener, geleneksel çizgisine kıyasla çok daha esnek bir tutum içinde. Geniş bir kitleyi kazanmayı, önüne hedef olarak koymuş. 19 yıllık AK Parti iktidarının, merkezden uzaklaştığını düşünüyor. MHP ile işbirliğinin, iktidarı daha tutucu bir yöne doğru çektiğini analizlerine ekliyor.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, “Hayır olmam” demiyor. Tabii muhalefetin tümünün desteği sağlanmadan böyle bir işe kalkışmanın imkansızlığını biliyor. Ama gönlünde Cumhurbaşkanlığına da yer olduğunu hissettiriyor. Son dönemin modası olan ‘kabadayı dil’ zaman zaman sözcüklerine yansıyor. Kürtler konusunda dışlayıcı, ötekileştirici dili geride bırakmış görünüyor.
‘Kürtler’ sözcüğünü sıcak ve dost bir yaklaşımla kullanıyor. HDP konusunda incitici ifadelerden kaçınıyor. “Türkiye partisi olmalılar, PKK ile aralarına mesafe koymalılar” şeklinde, makul bir eleştirel çizginin içinden konuşuyor. Sahaya iniyor. Her gün sokağın sesini dinliyor ve hayatın gerçek yüzünü siyaset alanına taşıyor.
“İktidar neden sürekli İYİ Parti’ye yükleniyor?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “İktidarı paylaşan iki partinin oyları seçimi kazanmaya yetmiyor. Bizi bu iş için uygun hedef seçtiler. Parçalamak ya da Cumhur İttifakı’na katılmaya zorlamak niyetindeler.” Akşener’in rahat ve güvenli konuşabilmesinin asıl sebebi, muhalefette oluşan ortak demokrasi ve özgürlük talebi. Toplum, ekonomik sıkıntılardan bunalmış durumda.
Siyasetin otoriterleşmesinin ekonomiyi kötü etkilediği düşüncesi yaygın. “Yabancı yatırımcı güvenmediği için gelmiyor, yerli, parasını güvenli gördüğü ülkelere transfer ediyor” diye düşünenler çoğalıyor. Bütün muhalefet partileri, ‘önce demokrasi’, ‘önce düşünce ve ifade özgürlüğü’ diyor.
Muhalefet cephesi, bir demokrasi ve özgürlük cephesi olma iddiasında. Ana muhalefetteki CHP’nin de eski otoriter yüklerini büyük ölçüde sırtından attığını görebiliyoruz. Kılıçdaroğlu da Akşener de ötekileştirici veya kutuplaştırıcı üsluptan kaçınıyor.