Batı’ya tepki ve Avrasyacılık
Türkiye'nin Osmanlı'dan bu yana yüzü Batı'ya dönük. Bu tercih, “yanlışlıkla” veya “öylesine” yapılmış bir tercih değil. Ecdadımız, gelişmeyi ve ilerlemeyi orada gördü, izledi...
Türkiye'nin Osmanlı'dan bu yana yüzü Batı'ya dönük. Bu tercih, “yanlışlıkla” veya “öylesine” yapılmış bir tercih değil. Ecdadımız, gelişmeyi ve ilerlemeyi orada gördü, izledi ve oranın parçası oldu.
İslamiyetin Hazreti Muhammed ve sonrasındaki gelişmesine baktığımız zaman, İslam medeniyetinin de Batı'yı önemsediğini görürüz.
Osmanlı'nın dağılma yıllarında, aydınların önemli bir kesimi, Batı aydınlanmasını, rehber olarak gördü. “Tanzimat modernleşmesi” de, “Cumhuriyet yenilikçiliği” de; rehber olarak Batı'yı örnek aldı.
Tepki ve beğenme bir arada
Bu ilişki; siyasi, kültürel, sosyolojik ve psikolojik etkilerle birlikte yürüdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "kültürel iktidar olamadık" şeklindeki değerlendirmesiyle, bir anlamda, bu yönelimin yarattığı hegemonyadan şikayet etti. Bu gerçeklik, siyasi manevralarla değişebilecek bir gerçeklik değil. Çünkü çok köklü.
İnsanlık tarihi eşitsiz gelişme kanunuyla ilerler. Belli dönemler bir uygarlık ilerlerken, diğeri duraklar, gelişenin etkisi altına girer. İslamiyetin 7. yüzyıldan-12.yüzyıla kadar, özellikle İspanya, Doğu ve Kuzey Afrika toplumları üzerindeki değiştirici/ dönüştürücü etkisi, buna örnek gösterilebilir.
Kültürel hegemonya, ekonomik ve siyasi gücüyle kendini kabul ettirir. 11.yüzyılda Endülüs Emevilerinin yarattığı İslam medeniyeti, sonraki yüzyıllarda Batı modernleşmesine öncülük etmiştir. Bazı durumlarda; gelişen uygarlıklar, geri olanı sömürür, çaresiz bırakır ve onlar üzerinde hegemonya kurar... Türkiye'de ve dünyanın Batı dışındaki bir çok ülkesinde, bu hegemonyaya, ciddi bir öfke ve tepki biriktiğini biliyoruz. Bu tepki, zaman zaman, kendisini "solcu", zaman zaman "İslamcı" zaman zaman "Türkçü" şeklinde tanımlayarak, Batı karşıtı bir birikimin sözcülüğünü yapabiliyor.