Biden’la birlikte lider tipi değişecek mi?
Paris’te yaşayan akademisyen arkadaşım Mehmet Ş. Güzel’in serbestiyet.com haber ve analiz sitesindeki yazısını okurken dikkatimi çekti. Fransa ile Türkiye arasındaki gerilimi konuşmak yerine iki ülkenin devlet...
Paris’te yaşayan akademisyen arkadaşım Mehmet Ş. Güzel’in serbestiyet.com haber ve analiz sitesindeki yazısını okurken dikkatimi çekti. Fransa ile Türkiye arasındaki gerilimi konuşmak yerine iki ülkenin devlet başkanlarının ilişkilerini ve karakterlerini konuşuyoruz. İki liderin ilişkilerinin, gerilim ve kavgalarının, iki büyük devlet arasındaki geleneksel ilişki biçiminin çok ötesine geçtiğini görebiliyoruz.
Çoğu zaman, kişisel tepki biçimlerinin “diplomatik nezaket”, “uluslararası ölçüler” gibi kavramlarla tanımlanan klasik diplomasiyi geride bıraktığına tanık oluyoruz. Bugün yapılacak ABD seçimlerini izlerken, bu düşündüklerimi pekiştiren bir yoruma rastladım. Yoruma göre; eğer Biden seçilirse, devletler arası ilişkiler kamu kurumlarının alışılmış normal ve klasik seyrinde işleyebilecek. Liderin karakteri, kişisel sempati veya antipatileri siyasete büyük olasılıkla eskisi kadar damga vuramayacak.
Bu Türkiye- ABD ilişkileri açısından hem bir zorluk hem de belki (eğer ilişkilere emek verilirse) bir avantaj anlamına gelebilir. Washington, Trump döneminde uluslararası ilişkilerde “güvenilir olmayan” bir imaj edindi. Biden, bu duruma dikkat çekerek şöyle bir yol izleyeceğini söylüyor: “Eğer seçilirsem devlet liderleriyle telefon görüşmeleri yapacağım ve onlara bize güvenebileceklerini anlatacağım.
Müttefik ve dostlarımın yanında olacağım.” Biden’ın Trump’a kıyasla hem iç hem dış politikada daha sakin, daha öngörülebilir, daha sorumlu, daha stratejik ve daha anlayışlı bir yaklaşım sergileyeceği tahmin ediliyor.
Trump giderse, “İsmi devletinin önüne geçmiş liderler döneminin sonuna mı geldik?” sorusunu sorabiliriz. Son dönemde örnekleri giderek artan yeni bir lider tipiyle karşı karşıyayız. Bu tipin öne çıkan kişilik özellikleri şöyle özetlenebilir: Küstah, kaba, kibirli, otoriter, popülist, ulusalcı ve polemikçi... Bazı örneklerde bunlara cinsiyetçilik de ekleniyor. Bu liderler, dünyada demokrasi arayışlarının zayıfladığı, otoriter eğilimlerin güç kazandığı yıllarda öne çıktılar.
Siyasetin genel kurallarının çiğnenmesine aldırmadılar. ABD, kültür, finans, teknoloji gibi alanlardaki üstünlüğünün yanında, dünya siyasetinin oluşmasında da tayin edici bir ağırlığa sahip. Eğer ABD gerilimli bir dünya istiyorsa, çıkarı bundan yanaysa, bunu dünyaya empoze edebilir.