Çello Çalan Halife Abdülmecid…
Mavi gözlü yakışıklı bir adam. Resim yaparken çekilmiş fotoğrafının önünde bir süre duruyorum. Oğlu Ömer Faruk, kızı Dürrüşehvar, torunu Hanzade ve eşlerinin tabloları bizi...
Mavi gözlü yakışıklı bir adam. Resim yaparken çekilmiş fotoğrafının önünde bir süre duruyorum. Oğlu Ömer Faruk, kızı Dürrüşehvar, torunu Hanzade ve eşlerinin tabloları bizi geçmişe götürüyor… Hanzade’nin tablosunun altına 'bir kadın fotoğrafı' sözcükleri yazılmış. Sakıp Sabancı Müzesi’nin girişinde küçük çocuk, “Anne neden yurtdışına gitmişler?” diye sordu. Annesinin verdiği cevabı duyamadım. “Şehzade’nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi” sergisindeyiz. Bu müzede açılmış sergilerde gördüğüm en kalabalık izleyici kitlesi diyebilirim.
Halifenin bölümüne gelmeden önce o dönemin Osmanlı ressamlarının tabloları ve yaşam öyküleriyle karşılaşıyoruz. Zaten Abdülmecid, dönem ressamlarının örgütü olan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin de (1909-1919) başlıca destekçisi. Tevfik Fikret’in dostuydu. Onun 'Sis' şiirinin tablosunu da sergide görebilirsiniz. Abdülmecid, son Padişah Vahdettin’in ülkeyi terk etmesinin ardından Meclis tarafından halife seçilmişti.
1924 yılı mart ayında halifelik de kaldırıldı ve Osmanlı Hanedanı, kadın ve çocuklar dahil yurtdışına sürüldüler. Karar Abdülmecid’e tebliğ edilir. Sabah beşte ailesiyle birlikte bir arabaya bindirilir. Çatalca’ya götürülür. Sürgüne yolculuk böyle başlar.
Ailenin diğer fertleri de kısa süre içinde ülkeyi terk etmeye zorlanır. Ülkelerinden kovulanlar alışık olmadıkları bir hayat karşısında şaşkına döndüler. Kimisi sokakta öldü. Kimisi aç kaldı. Sürgünde çok acılar çektiler. Onları kötüleyen, karalayan bir söylem ülkeye egemen oldu.
Osmanlı Hanedanı'nın başına gelenleri yıllarca duymadık bile. Kimdiler, nasıl insanlardı, öğrenmedik. Kitapları adeta dönemin trolleri yazmıştı. Osmanlı neyin nesiydi sorusuna cevap arayanlar, gerçekten onlar hain miydi diye merak edenler, sergiye koşturmuşlardı.