Değişenler, değişmeyenler...
“Değişim”i önüne hedef olarak koyduğunu vurgulayan bir iktidar dönemindeyiz. Mehmet Barlas, Sabah gazetesindeki dünkü başyazısının başlığını şöyle koymuş: “Çok şey...
“Değişim”i önüne hedef olarak koyduğunu vurgulayan bir iktidar dönemindeyiz.
Mehmet Barlas, Sabah gazetesindeki dünkü başyazısının başlığını şöyle koymuş: “Çok şey değişiyor ama hiç değişmeyenler de var.”
Barlas şöyle soruyor:
“Ve bugün
Bir şiir okudu diye hapse atılan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu bu dönemde cezaevlerinde düşünce suçlularının, gazetecilerin bulunması da bir tarihi tekrar değil midir?"
Düşünce suçu kavramından bir türlü kurtulamadık. Siyasi iktidarların, muhalif yazarlarla, çizerlerle başları bir türlü hoş olmadı. Barlas da bir dönem düşünceleri nedeniyle “merkez medya”dan uzaklaştırılmıştı. Hapislere atılıp özgürlüğünden olmadıysa da, o da farklı düşünmenin baskısını yaşadı.
Bütün mesele, iktidar olduğunda da, muhalefetteyken savunduğun özgürlükler konusundaki duyarlığı koruyabilmek. “Öteki”nin, “muhalefet”in hakkını, hukukunu özenle savunabilmek.
Dünyada bir otoriterleşme dalgası esiyor. Irkçılık da birçok yerde yeniden yüzünü gösteriyor. Zengin batı, dünyanın geri kalanıyla arasındaki duvarları kalınlaştırıyor. Ortadoğu, sınırların yeniden çizilmek istendiği, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildiği günler yaşıyor. Bu tablo, Türkiye'nin istikrarını da tehditlere açık kılıyor. İç ve dış güvenliğin iç içe geçtiği bir gerçek. Güvenlik alanında oluşmuş bir savuma refleksiyle yüz yüzeyiz.
Fikir özgürlüğü
Bu ortamda fikir özgürlüğünün, örgütlenme özgürlüğünün, toplantı ve gösteri hakkının sınırlanması girişimleri çok da şaşırtıcı değil. Güvenliğin ve normalleşmenin ancak polisiye önlemlerle sağlanabileceğini düşünen geleneksel zihniyetin yeniden canlandığına tanıklık ediyoruz.
Demokrasi beklentisi bir kenara itiliyor, siyaset, geleneksel güvenlik refleksini hemen benimsenin yollarını arıyor. Dü...