Fenerbahçe’nin hayal kırıklığı
Annem, 12 Mart 1971 askeri müdahalesinin ardından Mamak Askeri Cezaevi’nde ziyaretime geldiğinde ilk cümlesi şu olmuştu: “Oğlum keşke topçu olsaydın.” Mamak Cezaevi’nin labirenti andıran koridorlarından, demir...
Annem, 12 Mart 1971 askeri müdahalesinin ardından Mamak Askeri Cezaevi’nde ziyaretime geldiğinde ilk cümlesi şu olmuştu:
“Oğlum keşke topçu olsaydın.” Mamak Cezaevi’nin labirenti andıran koridorlarından, demir kapılarından geçip de beni bir gölge gibi görüşme kabininin içinde görünce yüreği yanmış, bunları söylemişti. Lise öğrencisiyken Tarsus İdman Yurdu’nda oynuyordum.
Annem sakatlanıp geldiğim günlerde başımda durur, “Artık top oynama” derdi. Futbolu bırakıp solcu olunca başıma gelenleri gördüğünde böyle demişti… O günlerde Lefter de antrenörfutbolcu olarak Mersin İdman Yurdu’ndaydı. Onunla karşı karşıya futbol oynamıştım. Bununla övünüyordum. Yıllar sonra Büyükada’da ahbap olmuştuk. Onunla son yıllarında dostluğumuz ada sevgisiyle birleşerek devam etti. Lefter sevgim, Fenerbahçe tutkum çocukluktan bu yana sürüyor. Fanatik bir taraftar değilim, ama Fenerbahçe’nin başarısı beni mutlu eder.
İyi oynarken yenilmek
Önceki gece maçı seyrederken üzüldüm, öfkelendim. Fenerbahçe çok iyi başladığı ve götürmeye kararlı olduğu maçı, bence hakem hatalarının da etkisiyle kaybetti. Savunmanın belkemiği Kim Min Jae’nin, Fenerbahçe 1-0 öndeyken, 23. dakikada ikinci sarı karttan atılması, maçın seyrini değiştirdi. İkinci sarı karta neden olan, eski deyimle ‘nizami şarj’ denilebilecek bir pozisyondu.