Uygarlığın ölçüsü kaç metrekare?
Birkaç yıl önce bir yurtdışı seyahatimde siyasi mülteci bir arkadaşımla karşılaşmıştım. “Bir buçuk yıldır kalacak yer bulamadım. Üç dört kişinin...
Birkaç yıl önce bir yurtdışı seyahatimde siyasi mülteci bir arkadaşımla karşılaşmıştım. “Bir buçuk yıldır kalacak yer bulamadım. Üç dört kişinin paylaştığı bir küçük dairenin koridorunda yatıyorum” demişti. Bu tek örnek değil. Bu arkadaşlarımızın çoğu Türkiye’de hali vakti yerinde olan ailelerin çocukları. 100-150 metrekarelik evlerde büyümüşler. Berlin’e gidiyorlar ve çaresizlik içinde 10 metrekarelik bir oda bulmak için çırpınıyorlar. Kayseri’ye, Mersin’e, Konya’ya, Diyarbakır’a gidin.
Orta sınıfların yaşadığı mahallelerde 200 metrekarelik dairelerin ne kadar yaygın olduğunu görürsünüz. Avrupa’nın birçok kentinde inşaat yapılmasını engelleyen sınırlamalar var. Örneğin son olarak Amsterdam’da turist fazlası olduğu gerekçesiyle yeni otel yapımı yasaklandı.
Berlin’de, Paris’te, Dublin’de, Amsterdam’da kiralık daire bulmak eskiden de zordu, bugün daha da zor. Bunlara bakarak, Batılıların bizlerden daha gariban koşullarda yaşadığını düşünenler de yok değil. O zaman 'Uygarlık küçük daire mi demek?' sorusunu da sorabiliriz.
Kişi başına milli gelir olarak, Almanya, İngiltere gibi ülkeler bizim neredeyse on katımıza ulaşmak üzereler. İnsanlar genelde küçük evlerde yaşasalar da bu ülkelerin zenginliği, altyapılarında, vatandaşa sunulan hizmette. Bu ülkelerin şehirlerinde ne hizmet varsa, köylerinde de vardır.
Bu ülkelerde özgür bir ortamda eğitim yapılır. Öğretmenler iyi maaş alır. Yaratıcı düşünce teşvik edilir. Din ve inanç özgürlüğü vardır. Laiklik temel uzlaşma zeminlerindendir. Kaldırımlarında çukurlara yuvarlanma ihtimaliniz yok denecek kadar azdır. Evinizden çıkıp bakkala gitmek için çamura batmazsınız. En başarılı siyasetçi bile, bir gün içinde siyaseti ve iktidarı bırakabilir.
Bunları iki yıl yaşadığım Almanya tecrübesine, Avrupa ülkelerinde geçirdiğim günlere, haftalara dayanarak söylüyorum. Yine bu ülkelerde, “Kardeşim şunları yazma başın belaya girer, hapse atarlar” cümlesi pek kullanılmaz. Siyasi görüşleriniz nedeniyle hakkınızda dava açılması imkansız olmasa da zordur. Tabii onların da kusurlu yanları, kendilerine göre kutsalları ve bize uymayan tabuları vardır.