Yargı reformu ya da kaybettiğimizi aramak
Kuzey Suriye’ye TSK operasyonu sürüyor. Uluslararası alanda değişik tepkilerin oluştuğu, karmaşık bir dönemden geçiyoruz. Gelişmelerin nasıl bir seyir izleyeceğini öngörmek kolay değil. Umarız, daha...
Kuzey Suriye’ye TSK operasyonu sürüyor. Uluslararası alanda değişik tepkilerin oluştuğu, karmaşık bir dönemden geçiyoruz. Gelişmelerin nasıl bir seyir izleyeceğini öngörmek kolay değil. Umarız, daha büyük gerginlikler ve kayıplar yaşanmadan, akılcı bir çözüme ulaşılabilir. Bu sıcak ortamın içinde, Yargı Reformu tasarısı Meclis gündeminde. Yargıda sorun çok. Bu nedenle de, birkaç dokunuş içeren bu tasarının köklü bir çözüm anlamına gelmediği açık. Yine de paketi gözden geçirmekte yarar var.
Paketle birlikte gelen bazı yenilikler:
1) Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmayacak. (Kanunlarımızda böyle bir suç tanımı yok.)
2) Haklarındaki idari veya adli işlemler lehine sonuçlansa da pasaportları iptal edilenlere veya pasaport verilmesi talepleri reddedilenlere, belirli koşulların bulunması durumunda, kolluk birimlerince yapılacak araştırma sonucuna göre İçişleri Bakanlığınca pasaportları verilebilecek. (2010 Anayasa değişikliğine göre, pasaport yasağı koymaya yetkili kurum yalnızca mahkemelerdi. Şimdi İçişleri Bakanlığı yeniden devreye giriyor.)
3) Soruşturma sürecindeki, tutukluluk süresine sınır çekiliyor. Yani sorgusuz, sualsiz iddianamesiz yıllarca hapiste tutma uygulamasına süre sınırlaması geliyor. İstinaf mahkemesi kararlarının temyiz edilebilmesinin alanları genişletiliyor. Böylece belli suçlarda Yargıtay'a başvurma hakkı yeniden getiriliyor.
HSK o haliyle kaldıkça