Amerikalı adayların bizdekilerden farkı ne
Geçenlerde New Yorker dergisinin yayın yönetmeni David Remnick'in Amerikan başkanlık seçiminde Demokrat Parti'nin adayı olmak için yarışan onlarca isimden biri olan Kirsten Gillibrand'la yaptığı söyleşiyi dinledim....
Bütün politikacılar gibi sanki yarışın en iddialı ismiymiş, Amerikan başkanlığı için en yetkin kişiymiş gibi konuşuyor. Remnick ne sorarsa sorsun istediğini söylüyor. Hemen her cümlesini “Ben bu yüzden çok iyi bir başkan olacağım,” gibi iddialı bir ifadeyle bitiyor.
Politikacının ustası elindeki metne çaktırmadan sadık kalandan çıkıyor. Gillibrand ise ezberden konuşmayı bir ara o kadar abarttı ki ben dinlerken isyan ettim, radyoda da Remnick uyardı sonunda.
HOLLYWOOD YILDIZI GİBİ PROVA ŞART
Uzun bir kampanya sürecinden geçen Amerikan seçimlerinde adayların hepsi birer Hollywood yıldızı gibi hazırlanıyorlar. Hepsi kendi farkını ortaya koyacak bir-iki özelliğini ön plana çıkarıyor.Beto O’Rourke konuşmasını ezberden, prompter’sız okuyor. Pete Buttigieg mutlaka ama mutlaka Harvard, Rhoades bursu ve Afganistan’da görev yaptığını vurguluyor. Bernie Sanders’ın doğal bir karizması, Brooklyn aksanı yetiyor zaten. Elizabeth Warren ise yıllardır Harvard’da ders veren bir hoca olduğundan en karmaşık sorunları en basit şekliyle bir öğretmen gibi anlatıyor.
Bütün adayların “talking points” denen ve her söyleşide mutlaka tekrar ettikleri bazı konuşma maddeleri var.