Atatürk düşmanlığının modası geçmemiş miydi?

Cumhuriyet Bayramı'nda AB'nin kültür kanalı Arte'de yayınlanan Türkiye hakkındaki belgeselden bir Fransız arkadaşım bahsedince haberim oldu. Kasten kışkırtmak için belgeselden öğrendiklerini bana anlatıyordu....

Cumhuriyet Bayramı'nda AB'nin kültür kanalı Arte'de yayınlanan Türkiye hakkındaki belgeselden bir Fransız arkadaşım bahsedince haberim oldu. Kasten kışkırtmak için belgeselden öğrendiklerini bana anlatıyordu. "Atatürk'le Erdoğan'ın hiç farkı yok, ikisi de diktatör, ikisi de katliam yaptı," diye söz girip belgeselden öğrendiği ve kimi gerçeklikle hiç ilgisi olmayan kırıntıları anlatıp duruyordu. Daha izlemeden bile "Turquie, nation impossible" adlı belgeselde ne anlatıldığını anlamam mümkündü. 90'larda İletişim Yayınları çevrelerinde takılanlar veya bu yayınevinin ürünleriyle beslenenler bu gibi tezlere aşinaydı zaten. Atatürk'ten nefret etmek, Atatürk'e diktatör demek, tarihi bugünün perspektifinden yargılamak Türk entelektüeli olmanın vizesi, bir şıklık yarışıydı adeta. Ama bugünlerde modasının geçtiğini, pek alıcısı kalmadığını düşünüyordum çünkü bu tezler birer birer çöktü. Yanılmışım, Arte'deki belgesel bu çok çiğnenmiş sakızı biraz daha uzatıyor. ERDOĞAN-ATATÜRK BENZERLİĞİ Belgesel tam bir çorba, içinde ne ararsanız var. Teması "Biri Türklerin babası, diğeri de ağabeyi," diye tarif ettiği Atatürk'le Erdoğan'ı kıyaslamak gibi gözükürken asıl derdi sözde Ermeni Soykırımı tartışmaları belli ki. Osmanlı'nın yıkılışından bugüne kadar Türkiye'yi anlatan belgesele göre her şeyin altında 1915 yatıyor, bugünün sorumlusu da bir türlü soykırımla Türkiye'nin yüzleşememesi. Uysa da uymasa ilk bir saat boyunca her şeyi bu konuya bağlıyor.Erdoğan-Atatürk kıyaslaması da her konuyu Ermeni meselesine bağlamak kadar zorlama. Bir yandan Atatürk'ün İslam'da reform yapmaya çalıştığı, toplumu Batılılaştırdığını, çabalarının Batı'da karşılık bulduğu anlatılıyor, diğer yandan çarpıtılarak İslam'a dayalı bir Türk kimliği yarattığı anlatılıyor. Atatürk'ün kastettiği anlamda "Türk" kimliğinin ne anlama geldiğini de ya anlamamış belgeseli hazırlayanlar, ya da bile bile anlatmıyorlar. Buradan Erdoğan'a uzanan bağlantıyı tahmin etmek zor değil. Birinin daha yeni kurulan bir devletin lideri olduğu gerçeği de uygun bir şekilde görmezden geliniyor tabii. Benzer şekilde, son 10 yılda Erdoğan'ın sahiplendiği paradigmanın okuması da yapılamıyor. Bugün Erdoğan'ı İslamcılıkla, Ortadoğu'yla, eski ezberlerle açıklamak yetersiz ve karşılığı yok; özellikle Cumhurbaşkanlığından beri devlet tezleri ve resmi ideolojiden bağımsız düşünülemez artık.Bir ara Ahmet İnsel akıllara zarar bir analizle Türkiye'nin AB'ye üye olmasına ordunun karşı çıktığını bile söylüyor. Birkaç sene önce olsa Erdoğan'ı övecek, tıpkı orduyla savaştığı için onu cesur bulan ve alkışlayan Orhan Pamuk gibi. Yapımcıların kafalarındaki metne İnsel'in söyledikleri uyduğu için de bol bol sözlerine yer veriliyor. Belgesele konuşan Can Dündar özellikle Gülenciler başta olmak üzere Türkiye'de İslamcılığın kökenindeki Batı etkisinden bahsediyor, ama belgesel bu konuyu işine gelmediği için deşmiyor. Diğerlerine göre ekranda daha az yer alan ve tuzağa düşmeyen Dündar'ın sözlerini beğenmemişler belli ki, çünkü Batı ayna tutulmasından hoşlanmaz. Erdoğan'ın Rusya ve İran'la ittifak yaptığını, Batı'dan koptuğunu eleştiren belgesel bu tercihte AB ve ABD'nin Türkiye'yi oyalamasının, her seferinde ihanet etmesinin üzerinde de hiç durmuyor elbette. Halbuki "Batı Türkiye'yi yalnız bırakmasaydı," Türkiye'nin son 15 yılını açıklayacak en önemli sorulardan biri. Ama Avrupalı entelektüel de Avrupa ülkeleri gibi bu konuda sorumluluk almıyor.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İktidar sofrası—ama hangi iktidar 28 Mayıs 2023 | 192 Okunma Taht kavgasını bu sefer kim kazanacak 27 Mayıs 2023 | 327 Okunma Bir oy bile önemli mi 26 Mayıs 2023 | 902 Okunma Muhalif önder 23 Mayıs 2023 | 321 Okunma Tersane Caddesi'nde gizemli bir buluşma 21 Mayıs 2023 | 211 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar