Bedava her zaman daha tatlıdır
Türk Hava Yolları'nın tek dileğim 'upgrade' değil, özel yolcu salonundaki pide tezgahının bir an önce kapatılması. Bu salonda pide ikramı adeta bir ayine dönmüş durumda. Sınırlı zamanı olan yolcular...
Türk Hava Yolları'nın tek dileğim 'upgrade' değil, özel yolcu salonundaki pide tezgahının bir an önce kapatılması. Bu salonda pide ikramı adeta bir ayine dönmüş durumda. Sınırlı zamanı olan yolcular fırının etrafında dönüp dolaşıp ustaya pidenin ne zaman çıkacağını soruyor, saatlerini ayarlayıp dakik bir şekilde kuyruğa giriyorlar. Pidenin dilimlenmesiyle yolcuların tabaklarına doldurması arasındaki geçen süre ancak saniyelerle ölçülebilir.
O pide kuyruğunda bir dilim daha fazla alabilmek için birbirini adeta ezenler, maşaları herkesten önce kapıp tabaklarına pide dağı yapanlar insanoğlunun en azgın, en açgözlü yanını yansıtıyor. Bari gerçekliğimizle bu kadar net yüzleşmesek...
Üstelik her biri belli bir gelir grubunun üstündeki insanlar bunlar ve CIP salonu da tanımı gereği ayrıcalıklı bir mekan.
Bedava pide bu insanların bile böyle gözünü kamaştırıyorsa, hayatı boyunca hiç uçak görmemişler ne yapsın?
HEM BEDAVA HEM UÇAKTA
Geçenlerde Kastamonu’da ilk millet kıraathanesi açıldı. Tıpkı seçimde vaat edildiği gibi içinde kitap okunan, bedavaya kek yenip çay içilen millet kıraathanelerinin ilk ve daha şimdiden en gerçeküstü örneği adeta Erdoğan yıllarının iki büyük özelliğini simgeliyor. Bedava kek, bedava hizmet ve yardımları temsil ediyor, kıraathanenin dev bir Boeing jetine yapılması ise Türkiye’nin büyüme hamlelerini ve algısını.
Hayatları boyunca hiç uçağa binmemiş, belki de hiç binmeyecek insanlar dev bir yolcu uçağını görmek için de gidiyor Kastamonu’ndaki millet kıraathanesine. Onlarla dalga geçenlerse ortalama insanın televizyonda gördüğü, köşe yazarlarının ballandıra ballandıra anlattığı ayrıcalıklı bir bedavayı kendince tecrübe ettiğini anlamıyor.
Bedava pide buldukları için neredeyse birbirlerini ezmeye hazır ‘business class’ yolcuları, bedava kek yemeye metrobüsle gidenleri aşağılıyor.
Starbucks’ların kurucusu Howard Schultz, Avrupa seyahatlerinde insanın ev ve iş dışında bir üçüncü mekanda vakit geçirdiklerini görüp bu fikri ABD’de uygulamaya karar vermişti. Kültüründe “üçüncü mekan” olmayan Amerikalılar da kahve alıp rahat koltuklara yayıldıklarında başka bir ülkeye ışınlanmış, kendi hayatlarının dışında bir tecrübe yaşamış hissine kapılıyordu.
Azımsanmayacak bir kültürel devrimdi Starbucks başlarda; sıradan insana ayrıcalık katıyordu. Sırf orada görünmek ya da karton bardakları taşımak bile başlı başına bir statü simgesi oluyordu. Türkiye taşrasında kek de aslında böyle bir sınıfsal simge, hele bir de dev uçakta ikram ediliyorsa…
Çoktandır muhalif kesimin gözden kaçırdığı sıradan insanların hayatlarının nasıl değiştiği ve hayallerinin ne olduğu. Estetik kimi itirazlarımız olabilir, ama taşrada da İstanbul gibi büyük şehirlerdeki değişimi ve gündelik hayata etkisini görmemek imkansız.
HALK HALİNDEN MEMNUNSA
Sağlık hizmetleri, eğitim, e-devlet, yollardan bahsetmek iktidarın başarısını açıklayan klişeler oldu, ama geniş halk kitleleri için tam olarak ne anlam ifade ettiklerinin anlaşıldığından emin değilim. Temel hizmetlerin kolay ulaşılabilir olmasına ek olarak bir de havalimanları, millet kıraathaneleri gibi gösteriş unsurları var. Şanlıurfa Havalimanı’nın New York’tan daha ihtişamlı olmasının ekonomik bir açıklaması olmayabilir, ama sosyolojik bir karşılığı var.