Bir Alman, bir Türk, bir Fransız bir gün...

Sanat üzerine doktora yaptığı yıllarda tezinden çaldığı zamanı genç zengin kadınları etkilemeye harcayan en yakın heteroseksüel arkadaşım bir akşam hep beraber Marais'de "muhteşem" bir restorana...

Sanat üzerine doktora yaptığı yıllarda tezinden çaldığı zamanı genç zengin kadınları etkilemeye harcayan en yakın heteroseksüel arkadaşım bir akşam hep beraber Marais'de "muhteşem" bir restorana gitmemizi önerdi. Beklentiyi o kadar yükseltti ki burasının dünyanın en iddialı yemek şehirlerinden birinde henüz keşfedilmeyen bir hazine olduğunu düşündüm önce. Vardığımızda küçücük bir salon buldum, mutfak da bir köşesindeydi. Kapıda bizi karşılayıp oturtan kişi aynı zamanda siparişlerini de alıyordu. Bir de mutfakta çalışan bir aşçı vardı, o kadar. İki kişilik operasyon, birkaç masa. Ve çok açtık. Biz oturana, ne yiyip içeceğimize karar verene kadar altı kişilik bir grup geldi. Hemen sipariş verdiler, mutfak da teker teker onların tabaklarını hazırlamaya başladı. Biz önce gelmiştik ama onlar siparişi verdikleri için önceliği kazanmışlardı. Yaklaşık 40 dakika tabakların gelmesini bekledik, sonrasında da beklediğimize değdi mi hatırlamıyorum. Hatırladığım bir daha restoran seçimini—kendi yaşamadığım şehirlerde bile—bir başkasına bırakmamaya o gün karar verdiğimdi. Asmalımescit'teki Mabou'ya gitmeyi ben seçtim, çünkü çok duydum. Uzaktan da İstanbul'da olması gereken, farklı...

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
İktidar sofrası—ama hangi iktidar 28 Mayıs 2023 | 192 Okunma Taht kavgasını bu sefer kim kazanacak 27 Mayıs 2023 | 327 Okunma Bir oy bile önemli mi 26 Mayıs 2023 | 902 Okunma Muhalif önder 23 Mayıs 2023 | 321 Okunma Tersane Caddesi'nde gizemli bir buluşma 21 Mayıs 2023 | 211 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar