Bir buçuk milyon doları kim ödeyecek?
Çağdaş Türk sanatının bence en önemli işi Seda Sayan'ın Erol Köse'ye canlı yayında saydırmasının üzerine yapılan İngilizce dublaj. Yıllardır hiç sıkılmadan Oğuzhan...
Çağdaş Türk sanatının bence en önemli işi Seda Sayan'ın Erol Köse'ye canlı yayında saydırmasının üzerine yapılan İngilizce dublaj. Yıllardır hiç sıkılmadan Oğuzhan Okumuş'un kasıtlı olarak çarpık İngilizceyle kaydettiği queer sanat eseri bu video'yu YouTube'da izliyor ve kahkahalarla gülüyorum. Eserin evrensel bir karşıtlığı olduğunu Türkçe bilmeyen, Seda Sayan ya da Erol Köse'yi tanımayan arkadaşlarıma gösterip, onların da güldüğünü görünce anladım. Ancak izleyen yabancılar istisnasız tek bir cümleye takılıyor: "Paying taxes like lion," yani aslan gibi vergi ödemek. "Aslan gibi" ifadesinin bir gurur payesi olduğunu anlattığımda metaforu anlamıyorlar, vergi ödemekle gurur duymak arasındaki bağlantıyı da kuramıyorlar. Batılı için vergi ödemek bir mecburiyet ne de olsa; vergi ödeyene madalya takılması, alkışlanması gerekmiyor. Bizde her yıl vergi şampiyonluğu bir güzellik yarışması gibi sunulur, medya yıllardır düzenli olarak en çok vergi verenlerin yarışını aslanlar gibi duyurur. Batı'da vergi vermek, Türkiye'de de vergi kaçırmak norm olduğundan sanatçısından iş dünyasına vergi vermekle Türk işi gururlanmayı bir biz anlarız. PARALAR NEREYE GİDİYOR Maaşından vergisi otomatik olarak kesilen memurla milyarlarca lira vergi ödeyen zengin de cebinden çıkan paranın nereye gittiğinden bir türlü emin olamaz bizde. Vergi verenin vergisinin nereye harcandığına dair hep bir endişesi vardır. Oysa Türkiye geçmişe kıyasla vergi toplamada epey iyi işliyor. Bunu birçok ülkeye kıyasla çok daha sağlam olan altyapı çalışmalarından, ücretsiz sağlık hizmetlerinden anlamak mümkün. Belli ki para var ve o kadar çok toplanıyor ki, toplanandan kalan bile harcamalara yetiyor.Tabii toplanan vergilerin nereye harcanacağının öncelikleri de farklı hükümetler için. Geçen hafta Habertürk'de Celal Şengör'ün deprem araştırmaları için 1.5 milyon dolara ihtiyaçlarının olduğunu söylemesi dikkatlerden kaçmadı herhalde. 1.5 milyon dolar nedir ki? Milyarlarca dolarlık yatırımlarıyla övünen Türkiye devletinin bilim insanlarına verecek parası yok değil elbette, ama bilime para yatırmak yeteri kadar seksi olmadığından pek kimsenin önceliği olmamış bugüne kadar. Bir albenisi, oy getirisi, iktidarın asıl önemsediği seçmende bir karşılığı yok. Araştırma falan marjinal elit fantezisi olarak algılanır bizde. Devleti kim yönetirse yönetsin, belki de Türkiye'nin gelişmeyi algılama şekline bağlı olarak, verdiği paranın karşılığını somut olarak görmek istiyor. Bu yüzden de Türkiye'de büyüme önce yurdun dört bir yanına demir ağlar örmekle, bir ara baraj açılışlarıyla ve son yıllarda da duble yollar ve havalimanlarıyla ölçüldü. Devletin bir araştırmacıya sadece bir projenin üzerinde çalışsın diye bütçe sağladığına pek rastlanmaz, çünkü araştırma yapmanın sonunda teslim edilecek somut bir sonuç (bir bina mesela) yoktur. Çoğu zaman yüksek fonlarla girişilen birçok araştırma da sonuçsuz kalır; sonuç alınamaması da bilimsel açıdan bir sonuçtur aslında ama gel de bunu parayı verenlere anlat.Devletin tereddüt etmek için haklı paranoyaları da var; Türk aydını çalışma disipliniyle tanınmadığı için aldığı paraların üzerine yatma ihtimali mevcuttur. Bunu en iyi kültür-sanat işlerine bakanlar bilir. Devlet de bu ihtimalden korkmakta haklı. Ancak hal böyle olunca da ortaya bir kısır döngü çıkıyor. İŞ DÜNYASINI DEVREYE SOKMALI