İstihbarat ve gazetecilik
Pazar günü pek haber olmadığı ve yazı işlerinin büyük bölümü çalışmadığı için de gazeteler ertesi gün şişirme çıkar. Hürriyet yazı işlerinde de 3 Kasım...
Pazar günü pek haber olmadığı ve yazı işlerinin büyük bölümü çalışmadığı için de gazeteler ertesi gün şişirme çıkar. Hürriyet yazı işlerinde de 3 Kasım 1996 böyle bir gündü. Ertuğrul Özkök izinliydi, o gün de masada Nurcan Akad oturuyordu. Sıradan haber akışı içinde hep beraber yine de gazeteyi bağlamışlar, birinci sayfayı hazırlamışlar ve çok da geç olmadan evlere dağılmışlardı. Akad o sıralar daha Gümüşsuyu'na taşınmamış, pek çok başka gazeteci gibi medya plazalara daha yakın Ataköy'de yaşıyordu. O Pazar akşamının sıradanlığını MİT görevlisi Mehmet Eymür'ün telefonu bozdu. "Sizin gazeteye bu akşam bir trafik kazası haberi geldi mi?" diye sordu. Akad'ın haberi yoktu, gazeteden yeni çıktığını ama arayıp öğreneceğini söyledi. Hemen haber ajansının yetkilisini aradı, hakikaten de Susurluk yakınlarında bir Mercedes'in kamyonun altında kaldığını, arabanın içinde de dört kişinin olduğunu fark ettiler: Sedat Bucak, Hüseyin Kocadağ, Gonca Us ve "Mehmet Özbay" isimli biri. Akad tekrar Eymür'ü aradı, böyle bir haber geldiğini söyledi. "O Mehmet Özbay var ya, kim biliyor musun?" dedi Eymür. "O aslında Abdullah Çatlı." Bu ismi solculuk yıllarından bilen, TİP'li öğrencilerin katliamını hiç...