Muhtar bile olamaz
Önümdeki küre yakın geleceği gösteriyor. Epey bir mızmızlanma ve cilveden sonra Muharrem İnce belediye başkanı adaylığını kabul edecek.Bu da medyada “Taban çok istiyor, herkes etrafında...
Önümdeki küre yakın geleceği gösteriyor.
Epey bir mızmızlanma ve cilveden sonra Muharrem İnce belediye başkanı adaylığını kabul edecek.Bu da medyada “Taban çok istiyor, herkes etrafında kenetlendi, parti de arkasında, İstanbul’u o kazanacak” diye büyük bir coşkuyla sunulacak. Tıpkı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi sosyal medya destekli bir “Quantum Muharrem” yanılgısı hepimizi esir alacak. (Ahmet Hakan bu karardan dolayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu üç kere tebrik edecek, ama beş ayrı yazıda da Sarıgül’ü seçmediği için eleştirecek.)
Kemal Kılıçdaroğlu için Muharrem İnce başından beri atsan atılmaz, satsan satılmaz bir dert.Pek ekip kurmayı bilmeyen, kendi yakın adamları tarafından sırtından vurulan Deniz Baykal’dan kalan son miras. Bir türlü kurtulamıyor, ama gaza geldiği bildiği için de onu kazanması imkansız yarışlara sokuyor. Belki bu sefer pes eder, kendiliğinden gider diye.
(Bu yorumu Sabahattin Önkibar ve Can Ataklı’nın köşelerinde okuyacağız, ocak ortalarında.)
YILMAZ ÖZDİL YİNE KIZACAK
Peki rakamlar ne diyor? Tarhan Erdem’e gerek yok, bakkal hesabı yeter.
İstanbul adaylığı İnce’den kurtulmak için mükemmel bir bahane. En popüler olduğu, bütün rüzgarların lehine döndüğü seçimde Kemal Kılıçdaroğlu bile İstanbul’u kazanamadı, yüzde 37’de kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde İstanbul’da yüzde 36.9 alan Muharrem İnce’nin yeni bir seçimde quantum partiküllerine ayrılacak. (Seçimin ertesi günü Yılmaz Özdil önce “Ben demiştim” diye bir yazı yazacak, sonra da kendi yazarına hakaret eden İnce’yi kollayan gazetesine çakıp bir ay izin yapacak.)
Muharrem İnce
Bu süreci yine yaşayacağız. Çünkü CHP’li seçmen yenilmeyi, tekrar tekrar aynı tecrübelerden geçmeyi, ders almamayı seviyor. Bundan gizli gizli zevk de alıyor olabilir. (Engin Ardıç yarın bu konuyu yazacak.)
Muharrem İnce’nin adaylığıyla ilgili yine medya gaza geldi, partililer de harekete geçmeye hazırlanıyor. Ama hiç kimse bu olası adayın İstanbul’la hiçbir ilgisi olmamasına, şehircilikten ve belediyecilikten hiç anlamamasını gündeme getirmiyor.
Yalova-Ankara hattında ömrü geçen İnce acaba meyhaneler dışında nereleri biliyor İstanbul’da? Bağcılar rap’inden haberdar mı? En iyi simit nerededir, önerebilir mi acaba? Hayatı boyunca ıslak hamburger, kaşarlı dürüm yedi mi? (Özlem Gürses tarafından yapılacak söyleşiye böyle fotoğraflar eşlik edecek.)
HEM DERSİNİ ÇALIŞMAMIŞ…
İki seçimde de Muharrem İnce’nin bana güven vermeyen en önemli özelliği bir an bile “Bu işi yapabilir miyim” diye tereddüt bile etmemesi. Seçmen liyakat ve kıdemi umursamıyor ne yazık ki. Beğenmedikleri Tayyip Erdoğan, İstanbul belediyesini kazanmadan önce yıllarca tabanda, arka planda çalışmıştı oysa. Paraşütle siyasete kalıcı olunmuyor. (Şubat ayında bu analizi Abdülkadir Selvi yapacak.)
Muharrem İnce’nin tek özelliği laf cambazlığı. Ama bunun da etkisi sosyal medyayla sınırlı ve çantasındaki tüm numaraları da bir önceki kampanya sürecinde harcadı. Sonuçta yerel seçimde“Nasıl laf soktu”ya değil, su, yol, elektrik, çöp, kaldırım, rezervuar, rögar kapağına oy veriliyor.
CHP’nin ya da İnce’nin hem yapabilecekleri sınırlı, hem de temel hizmetleri bile hayata geçireceklerinin bir garantisi yok. Kadıköy, İzmir, Beşiktaş tecrübeleri de umut vaat etmiyor. Muharrem İnce birkaç tık uğruna “Uzay istasyonu yapacağız” gibi boş vaatlerde de bulunacaktır kuşkusuz, ama önerecekleri AK Parti’nin vaatlerinin ya taklidi olacak, ya da daha basiti. Sandıktaki kararsız seçmen ertesi sabahı düşünecek, kendi kendine “Akşamdan kalma Muharrem uyanıp da kendini toplayana kadar öğlen oldu” diyecek ve en azından bildiği, tanıdığı, ehven-i şer bulsa da en azından aşina olduğu diğer adaya mührünü basacak. (Seçimin ertesi günü bütün köşe yazarlarında aşağı yukarı bunu yazacak, ama Oray Eğin “Ta Ekim ayında yazmıştım” diye hepsine laf çakacak.)
***
Muharrem İnce seçim gecesi ne yapacak?
Sihirli kürem durmuyor. Seçim gecesi Muharrem İnce’nin ne yapacağını an be an gösteriyor şimdi de…
Yer: İstanbul-Maçka’daki Swissôtel. Saat: 23.12. Süitte Muharrem İnce, ailesi, bir-iki CHP’li var. Kemal Kılıçdaroğlu ise Ankara’da Genel Merkez’de sonuçları izliyor. CHP’nin Beşiktaş’taki merkezinde ise Gürsel Tekin var, İnce’yi binaya sokmuyor.
Süitine gizlenen İnce’nin tek derdi bir telefon edebilmek. Aleyhinde aylar süren kampanyaya rağmen hala ekranda olan ama hala kötü takım elbiseler giyen İsmail Küçükkaya’yı daha önceWhatsApp’dan blokladığı için kafası rahat. Zaten istese de arayamaz, ne olur ne olmaz diye tedbir olarak Bülent Tezcan ve Engin Altay da iPhone’unu elinden almışlar. Ama fizik öğretmeni Muharrem İnce kimya öğretmeni Walter White’tan öğrendiği bir taktikle önceden otel tuvaletinin sifonuna su geçirmez poşet içine bir Nokia’yı çoktan gizlemiş.
Breaking Bad dizisinde Walter White'ı Bryan Cranston canlandırmıştı.
Yan odada Halk TV açık; çıkaracak konuk bulamayıp kala kala Hayrak Bayrakçı’ya kaldıkları için fonda onun sesi yankılanıyor. Odadaki CHP’liler “Oğuz Haksever’den iyidir” diye mecburen katlanıyorlar.
Kendisini banyoya kapatan Muharrem İnce özenle sakladığı Nokia’yı çıkarak ve rehberden iki numarayı çeviriyor.
Bir tek onlarla konuşmak istiyor… Yola beraber çıktığı, ortak kaderi paylaştığı arkadaşları, kendisi gibi bir dönem Deniz Baykal’ın prensleri olan eski yoldaşlarını…
Savcı Sayan’ın telefonu borcundan dolayı kapalı olduğu için ulaşamayacak.
Korkmaz Karaca ise ilk çalışta telefonu açıyor. “Korkmazcığım,” diyor. “Bana rabia selamını öğretir misin?”
(Mart ayında bu yazıyı Fuat Uğur’dan okuyabilirsiniz.)