Tanıdığım kadarıyla Küçük İskender: "Ben 500 yıl daha okunurum"
Onun asla yaşlanmayacağı, yaşlılığı kabullenip sıradan insanlar gibi bu hayata veda etmeyeceği belliydi. Hayatı boyunca "overdose" bir karakterdi, hepimizden daha açık sözlü ve cesurdu.
Ama bu “overdose” karakterin altında küçük, sevilmeyi isteyen, yalnızlığını ancak hayatını kalabalıklara açarak giderebilen çok ama çok kırılgan bir ruh vardı. Yaşarken günlüklerini, okurlarla yazışmalarını yayımlaması bundandı.
Erken ölmese hikayesi eksik kalırdı. Böyle hepimizi sarsacak bir ölüm yakışırdı ona; hepimizi şoke edecek, aynı anda mahvedecek, yaşarken kıymetini bilmediğimiz niceleri gibi belki sonradan hatırlayacağımız. Kim bilir, belki şimdi 18 yaşında bir genç ilk kez adını burada duyacak ve kitaplarını okuyacak. Sonra arkadaşlarına söyleyecek, sonra onlar başkalarına… Belki bir 10 yıl sonra Burroughs falan gibi, hep olmak istediği karakterlerden biri gibi anılacak.
küçük İskender’le yolum 90’ların sonunda kesişti ilk kez. Aynı dönemde Öküz’de yazılarımız çıktı, kavga da ettik. Çeşitli vesilelerle onunla söyleşiler yaptım. Bunlardan kuşkusuz en çarpıcısı zamanında Express ekibinin çıkardığı Meşin Yuvarlak özel sayısı için yaptığımdı.