‘Ben de Sizin İçin Üzgünüm’
Kadri Gürsel kitabına bu adı koymuş. Basına yansımalarını anımsarsınız belki, bugün artık dünyada olmayan Erdoğan Demirören’in Milliyet’te iken Kadri’yi ofisine özel konuşmaya davet edip...
Kadri Gürsel kitabına bu adı koymuş. Basına yansımalarını anımsarsınız belki, bugün artık dünyada olmayan Erdoğan Demirören’in Milliyet’te iken Kadri’yi ofisine özel konuşmaya davet edip “Ben hayatımda hiç kitap okumadım” ve “Yazarlık egonuzu azaltamıyorsanız seçime kadar yazmayın” sözleriyle kitap tanıtılmıştı.
Bir patron için, hele hele bir insan için hoş bir şey değil bu sözler. Ama eşyanın doğasına da aykırı değildi. Eşyanın doğası, iktidarla ortaklık süreciydi. O zamanki Başbakan’a, şimdiki Cumhurbaşkanı’na telefonda ağlamak zorunda kalan bir ilişki biçimi, şüphesiz ki bu dönemin karakteristik özelliğini yansıtıyordu.
Bir dönem Turkuaz Medya’ya patronluk yapan bir holding sahibine, bir toplantıda “Medyadan çekilmeniz iyi oldu” demiştim. Bu sözün içerdiği eleştiriyi şüphesiz ki anlıyordu ve “İnsan bazen yanlış değerlendirmeler yapıyor” biçiminde yanıt vermişti.
Doğru dürüst ve hakkını vererek ve “taraf tutmayarak” bir medya patronluğu yapamayacaksanız, bu işe hiç soyunmayacaksınız ve kenarda durup işinize bakacaksınız. Yoksa her şeyinizle yıpranır ve tükenirsiniz. Bu süreci bütünüyle yaşıyoruz.
Kadri Gürsel’in tam da anlattığı bu. Yani gazeteciliğin, veya artık yaygın adıyla medyanın tükenmişliği.
Kadri’nin kitabını severek, merakla okudum.
Gazeteciliğin tüketilişi
“Gazeteciliğin tüketilişi” üzerine yıllarca yazdıklarımızı, fiilen yaşamış iyi bir gazetecinin tanıklığında doğrulayan bir kitapla karşı karşıyayız. Bu bakımdan bir “Türkiye belgeseli” özelliğini taşıyor. Konu burada...