Çocuklar ‘temel içgüdü’ ve beyin göçü
Çocukları, ülkemiz insanlarının hayatta en değer verdikleri varlıkları. Çocuklarının bu nedenle iyi eğitim almalarını sağlamak en önemli “aile görevleri”nden biri. Neden böyle, diye sormak...
Çocukları, ülkemiz insanlarının hayatta en değer verdikleri varlıkları.
Çocuklarının bu nedenle iyi eğitim almalarını sağlamak en önemli “aile görevleri”nden biri.
Neden böyle, diye sormak gereksiz. Öncelikle evrimsel bir nedeni var, insanların, ailenin, özetle neslin dünya üzerindeki varlıklarının sürekliliğini sağlıyor çocuklar. Soyun devamı, insanların istençlerinden bağımsız olarak, canlıların en temel güdüsü. Bu genel güdü, şüphesiz ifadesini birey temelinde buluyor, neslin devamı için “aileler - her türlü canlı”, bebekleri koruma, besleme, yetiştirme ve ayakları üzerinde duruncaya kadar destekleme evrimsel görevlerini yerine getiriyorlar.
İnsan toplumsallaşınca bir de buna başta mal mülk olarak her türlü “mülkiyet” ekleniyor.. İnsan toplayıcı ve biriktirici bir yaratık.. Bunları beraberinde mezara götürecek durumu olmadığı için, biriktirdiklerinin koruyuculuğunu, sürdürücülüğünü öncelikle kendi çocuklarına bırakıyor.
Toplumsal yaşam, çocukların çok iyi, dahası ana babasından bile daha iyi bir “evlat” olarak yetiştirilme zorunluluğunu dayatıyor, bu aynı zamanda toplumsal itibarla - saygınlıkla da ilişkili. “Çocuğum benden daha iyi olsun, beni aşsın” genel tutumunun - düşüncenin kökeninde, çocukların hem hayata çok daha iyi, başarıyla tutunabilmeleri hem de kendisine bırakılanları, maddi ve manevi her türlü “şeyi” sahiplenerek, koruyarak sürdürmeleri veya “ben yapamadım bari çocuğum yapsın” temel öğretisi yatıyor.
İki çocuk 2 milyon
“Aileler iyi eğitim için yurtdışına bile göçüyorlar...