Cumhuriyet’i hoşgörü yüceltecektir
Tüm bu yaşadığımız dramatik hikâyenin özünde, 4 yıl kadar önce eksik bir üyenin seçimi için toplanan Vakıf’ta, toplantıya katılmayan iki üyenin gönderdikleri oylardan, hapishanede olan...
Tüm bu yaşadığımız dramatik hikâyenin özünde, 4 yıl kadar önce eksik bir üyenin seçimi için toplanan Vakıf’ta, toplantıya katılmayan iki üyenin gönderdikleri oylardan, hapishanede olan Mustafa Balbay’ınkinin geçerli, yurtdışında olan İnan Kıraç’ın oyunun ise geçersiz sayılması, buna da zorlama gerekçeler ileri sürülmesiydi.
Bu yöntemle Vakıf el değiştirmişti. Süreç içinde de Alev Coşkun, Balbay vb. vakıftan temizlenmiş ve böylece hukuki davaların yolu ateşlenmişti. İstemediğimiz bir dizi olayın içinde yoğrulduğumuz yılları yaşadık.
Hoş bir şey mi? Hayır değil. Çok üzüntülü, yıpratıcı aylar, yıllar.
Dün Vakıf konusunda uzman 92’lik bir delikanlı ile konuştum. “Türkiye’de vakıf kültürü yok, dedi. Bizim vakıfta da yok. Türkiye bu konuda dertli.”
Düşünün, mal varlığınızı vakfa dönüştürüyorsunuz.
Vakfın yaşaması için de gerekli önlemleri alıyorsunuz.
Yaşam ilkelerini, vakfın nedenlerini, nasıl yönetileceğini saptıyorsunuz.
Yönetime talip olanların yapması gereken, bu ilkeler doğrultusunda vakfı yönetmek ve geleceğe taşımaktır. Bu saygıdır da aynı zamanda. Sizi ilgilendirmiyorsa vakıf ilkeleri, hiç bulaşmayacaksınız.
Cumhuriyet’in önce vakfı yoktu. Sonra Berin Nadi’nin mal bağışı ile ve o sırada “yaşayan efsane” İlhan Selçuk’un yoğun çabasıyla Cumhuriyet, vakfa bağlandı. Vakfın en önemli “mal varlığı” oldu. Selçuk’un mirası
Gazetenin daha önce de yaşadığı savrulmaların önüne geçmek ve gazeteyi “sağlam kazığa” bağlamak için, İlhan Selçuk’un sonrakilere bıraktığı en büyük miras bence “Vakfın yönetim bileşkesi”dir....
Bu yöntemle Vakıf el değiştirmişti. Süreç içinde de Alev Coşkun, Balbay vb. vakıftan temizlenmiş ve böylece hukuki davaların yolu ateşlenmişti. İstemediğimiz bir dizi olayın içinde yoğrulduğumuz yılları yaşadık.
Hoş bir şey mi? Hayır değil. Çok üzüntülü, yıpratıcı aylar, yıllar.
Dün Vakıf konusunda uzman 92’lik bir delikanlı ile konuştum. “Türkiye’de vakıf kültürü yok, dedi. Bizim vakıfta da yok. Türkiye bu konuda dertli.”
Düşünün, mal varlığınızı vakfa dönüştürüyorsunuz.
Vakfın yaşaması için de gerekli önlemleri alıyorsunuz.
Yaşam ilkelerini, vakfın nedenlerini, nasıl yönetileceğini saptıyorsunuz.
Yönetime talip olanların yapması gereken, bu ilkeler doğrultusunda vakfı yönetmek ve geleceğe taşımaktır. Bu saygıdır da aynı zamanda. Sizi ilgilendirmiyorsa vakıf ilkeleri, hiç bulaşmayacaksınız.
Cumhuriyet’in önce vakfı yoktu. Sonra Berin Nadi’nin mal bağışı ile ve o sırada “yaşayan efsane” İlhan Selçuk’un yoğun çabasıyla Cumhuriyet, vakfa bağlandı. Vakfın en önemli “mal varlığı” oldu. Selçuk’un mirası
Gazetenin daha önce de yaşadığı savrulmaların önüne geçmek ve gazeteyi “sağlam kazığa” bağlamak için, İlhan Selçuk’un sonrakilere bıraktığı en büyük miras bence “Vakfın yönetim bileşkesi”dir....
İnsan olma kimliği boğulmaya çalışılıyor!
21 Kasım 2024 | 135 Okunma
Harbiye’yi kapatın! Yoksa teğmenler Ata’nın hep silah arkadaşları olacak!
19 Kasım 2024 | 358 Okunma
Devlet Bey, bir adım sonrası için planınız ne?
18 Kasım 2024 | 306 Okunma
Adalet bakanı ve devekuşu politikası
17 Kasım 2024 | 85 Okunma
Bahçeli profil videosu, el yükseltme, şifre çözme
14 Kasım 2024 | 390 Okunma
TÜM YAZILARI