Gölleri kurutan ülkeyi de kurutur. Bir göl cinayeti öyküsü
Daha 15 gün önce adada deniz kenarında küçük arkadaşım Aylin fotoğrafta giydiğim tişörtteki yazıları okuyup ne demek diye sordu. Ona Burdur kentinde büyük ve çok güzel bir göl olduğunu ama...
Daha 15 gün önce adada deniz kenarında küçük arkadaşım Aylin fotoğrafta giydiğim tişörtteki yazıları okuyup ne demek diye sordu. Ona Burdur kentinde büyük ve çok güzel bir göl olduğunu ama gölün, yıllar içinde suyunun azalması ile küçüldüğünü ve kurumaya yüz tuttuğunu anlattım. Gölün Burdur’a hayat verdiğini, “Göl Yoksa Burdur da yok”, dedim. “Göl kurumasın” diye haykırdı!
Tabii sordu da, göl niye kuruyor?
Hey iktidar, devlet, su işleri, Burdur’daki devlet! Gelin Aylin’e anlatın, Burdur Gölü niye kuruyor? Daha doğrusu gölü niye kurutuyorsunuz, lütfen anlatın..
Doğa Derneği’nden 2012’de davet alınca hemen gittim. Burdur Gölü’nün kuruduğunu ve farkındalık yaratmak istediklerini söyledilerdi. Bir grup gazeteciydik. O zamanki CBT’de yazdık. Tişörtü de hediye ettiler, saklarım ve bazen de giyerim. En son Aylin kardeşime denk geldi tişört. Gölde yaşayan Dikkuyruk kuşu da vardı, çok güzel Dikkuyruk rozeti de vermişlerdi, kaybettim. Kuşları gölde seyrettik.
Hürriyet’te Selim Uzun’un haberini okuyunca yeniden yazmak şart oldu.
2002’de gölün kuruyan çok geniş arazisinde arabalar gidip geliyordu. Oradan Isparta’ya havaalanına kadar dümdüz bir arazi! Yani çöl!
Habere ve fotoğrafa bakıyorum, çöl büyümüş, tabii ki göl de daha küçülmüş.
2002’de her şeyi yazmışız. Üçte bir küçüldüğünü ve nedenlerini...
Haberde benim için yeni olan ise Prof. İskender Gülle’nin tüyleri ürperten korkutucu çığlığıydı: Göldeki su azalması kritik noktayı aştı, artık eski haline dönmesi mümkün değil! ...