Oktay Akbal: Onun da sırası mı var
Cumhuriyet ilan edilmeden doğdu, 10 Nisan 1923’te. 29 Ekim’de Cumhuriyet ilan edilecekti! 1922’de Kurtuluş Savaşı “Zafer”le sonuçlanmış, gözünü yeni Türkiye’ye açmıştı. 30...
Cumhuriyet ilan edilmeden doğdu, 10 Nisan 1923’te. 29 Ekim’de Cumhuriyet ilan edilecekti! 1922’de Kurtuluş Savaşı “Zafer”le sonuçlanmış, gözünü yeni Türkiye’ye açmıştı. 30 Ağustos Zafer Bayramı’na iki gün kala da 92 yaşında hepimize Allahaısmarladık dedi.
Oktay Akbal’la yaşadığı Akyaka’da birkaç kez birlikte olduk. İlhan Selçuk’lu zamanlardan. Gökova’nın dibi, yukarıdan döne döne inersin Akyaka’ya, denizle kucaklaşırsın. Sağ tarafta kendini ormana vurursun, sol taraftan ise azmakbaşına; veya daha ötede Fethiye seni çağırır. Çok güzel bir yerde çok güzel insanların ve beyinlerin yıllarca yazları geçirdiği, Nail Çakırhan’ın yapıtı Yücelen Otel, sohbetlerin, tartışmaların, yazıların, güzelliklerin merkeziydi; Akbal, içinde hiç kaybetmediği “çocuk”la hep oradaydı.
Üç yıl önce Fethiye ve ötesine uzanan tarih, arkeoloji ve sahil turunda, Özlem’le Akyaka’ya indik, taa ilkgençliğimin büyük isimlerinden Akbal’ı, Oktay Akbal Sokak’taki evinde ziyaret ettik. Yürüyüş zorlukları tabii ki vardı ve Ayla Hanım’ı, bazen kendi başına buyruk davranışlarıyla endişelendiriyordu.
Sohbet ettik, fotoğraflar çektik, çalışma masasına oturduk. “Huzur” başlıklı Mart 2014 tarihindeki son yazısında “Ah şu daktilo önünde bir daha. Yıllar geçmiş sanki, onunla son buluşmamız gibi. Bitir sen şu karmakarışık duyguları, bir huzur bulabilsem...”dediği daktilonun tuşlarına dokunduk.
Kütüphanesinde kitapların önündeki resimleri inceledik. Birlikte varoluşu yudumladığı tanıdık yüzler. Nadir Nadi ile fotoğrafının çerçevesine iliştirilmiş, İlhan Selçuk’un yakalarımıza taktığımız kırmızı karanfilli acı kayıp fotoğrafı...