Coğrafyamız kaderimizdir
İnsanların acısı, memleketin sıkıntısı, hiçbir şekilde kaçış mümkün olmayan bir felaketin sonuçları üzerinden siyasi bir fayda elde etmeye çalışmak da, meseleyi başka yerlere çekerek zihin bulandırmaya uğraşmak da hiçbir şekilde iyi niyetle izah edilemez.
Deprem güzel ülkemizin değişmeyen bir gerçeğidir. Risk oranları, deprem fayına uzaklıkları farklı olsa da, hiçbir bölgemiz, hiçbir ilimiz tehlike sınırları dışında değildir. Bunun sonucu olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde yaşayıp da depremle tanışmayan hiç kimse kalmamıştır. Üniversite öğrencisi olarak İstanbul’da bulunmama rağmen, ailemin çok yoğun şekilde yaşadığı 1983 Erzurum depremini hatırlıyorum. Sarıkamış’daki aileme telefonla ulaşabilmek için saatlerce postanede beklemiş, yine de sağlıklı bir haber alamamıştım. Hala aklıma geldikçe tüylerim ürperir. 1999 depreminden bir şans eseri olarak, birkaç saat farkıyla kurtulmuştuk. Uzun yıllardır yaşadığım Ankara, deprem riski en düşük illerden. Buna rağmen irili, ufaklı kaç depreme tanık olduğumun sayısını bile tutamadım.
TÜRKİYE’NİN HER YERİNDE RİSK VAR
Belli bir yaşın üzerinde olan her kime sorsanız, yaşadığı depremlerle ilgili benzer şeyler anlatır. Bütün bunlar net olarak bir şeyi ortaya koyuyor. Yaşadığımız coğrafya kaderimizdir ve Türkiye bir deprem ülkesidir. Şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da irili ufaklı çok deprem olacaktır. Bu kesindir ve hiçbir şekilde aksini kimse söyleyemez. Dolayısı ile deprem olan yerler için özellikle sosyal medyada yapılan ipe-sapa gelmez paylaşımlar, akla ziyan suçlamalar kelimenin tam anlamıyla ahlaksızlıktır.