Muhalefet
Türkiye siyasetinin en büyük sorunu, muhalefet yaptığını zanneden partilerin ortaya bir alternatif koymak yerine doğrudan yıkıma yönelmeleri, iktidarı düşürmek için ülkenin düşmesini göze...
Türkiye siyasetinin en büyük sorunu, muhalefet yaptığını zanneden partilerin ortaya bir alternatif koymak yerine doğrudan yıkıma yönelmeleri, iktidarı düşürmek için ülkenin düşmesini göze almalarıdır. Bu çok büyük bir sorundur ve bu çıkmaz içinde bocalayanların etrafında toplananlar ümitsizliğe düşüyor ve çok daha tehlikeli, çok daha yıkıcı oluyor.
ÜRETİLMİŞ ASILSIZ İDDİALAR
Türkiye’nin meseleleri bellidir. Bu meseleleri hızla çözmek, kalkınmamızı tamamlamak, büyümek ve şanlı tarihimize yakışır şekilde lider bir ülke olmak zorundayız. Bunun için de etrafımızda oluşturulmak istenen şer kuşatmasının el birliği ile ve ivedilikle kırılıp atılması, sonrasında da ortaya proje ve iddia konulması gerekiyor. Sadece eleştirmek, karalamak, bu kadarla da kalmayıp akla gelebilecek her türlü yıkıma yönelmek ne siyasettir, ne hizmettir, ne de bunun Türk milletinde bir karşılığı vardır. Bazı ezberleri tekrarlamak, ne olduğunu, neye hizmet ettiğini anlamadan masa başında üretilmiş ve asılsız iddia ve isnatların peşine takılıp oradan bir sonuç çıkarmaya çabalamak zaman kaybından başka bir sonuç doğurmuyor. Bu siyasetin sonuçları saman alevi gibi parlasa da, arkası gelmiyor. O kadar çok örneğini yaşadık ki, saymakla bitiremeyiz.
NELER SÖYLEMEDİLER?
Sözünü ettiğimiz sadece bir parti değildir. Cumhur İttifakı’na karşı duranların alayı aynı yolu takip ediyor. Bunlara kalsaydı ne Suriye’de varlık gösterebilirdik, ne Akdeniz’e çıkabilirdik. Libya’yı aklımızın ucundan geçirmez, Ege’de verilene razı olur, Kıbrıs’ı Rum’a teslim eder ve bütün sorunlarımızdan kurtulurduk. Böylece ne AB ile aramızda problem kalırdı, ne ABD ile tersleşirdik. Neler söylemediler? Bu güdük anlayışa göre Suriye’de batağa saplanmış, Kuzey Irak’ta çıkmaza girmiştik. Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı, Barış Pınarı Harekâtları lüzumsuz, Libya ile yaptığımız anlaşma tehlikeliydi. Akdeniz’de bulunmamızdan Yunanistan, Fransa, Mısır, İsrail, Rum Kesimi gibi ülkelerden önce bunlar rahatsız olup, itiraz ettiler. PKKPYD’ye güvendikleri ve inandıkları kadar Türk güvenlik güçlerine inanmadılar. FETÖ’yü temize çıkarmak için seferber oldular. Demokrasiyi kravatlı terörist Demirtaş’ın serbest bırakılması ile izah ediyor, terör partisi HDP’yi hukukun merkezi olarak tanımlıyorlar.
Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılmasını bile hazmedemediler ve akla ziyan bahanelerle saldırıya geçtiler. Milletten alamadıkları iktidarı koronavirüs salgınından bekledi, ekonominin çakılması için yağmur duasına çıkar gibi toplu niyazda bulundular.