“Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek”
Bugün iki gün önce yoksulluk içinde ölen bir arkadaşımın anısına Necip Fazıl’ın uygun düşen dizelerini ve Can Yücel’in çağrılıyken katılamadığım...
Bugün iki gün önce yoksulluk içinde ölen bir arkadaşımın anısına Necip Fazıl’ın uygun düşen dizelerini ve Can Yücel’in çağrılıyken katılamadığım Datça’daki anma toplantısı için “Hayatta en çok babamı sevdim” şiirini sunarak size hayırlı bayramlar dilemek istiyorum,
Bu bayram arefesinde Necip Fazıl’ın “Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var; /Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var” dizelerini okurken 1950’lerin Ankara’sında boş arsaya kurulan yan yana ikişer tahta atlı dönme dolaplara büyük bir zevkle bindiğim çocukluğumu hatırladım. Bir yandan da kalp krizi sonucu ölen ve dün defnedilen İktisatlı Yalçın Sayın'ın ( namı diğer “Manyak Yalçın) 1960’lı yıllarda bize solcuğunun gereği olarak sürekli tekrarladığı “Manifesti okudun mu? 64 kere okuyacaksın “ sözünü. Belki de bu yüzden kendsine “Manyak Yalçın” deniliyordu.
Son dönemde yoksulluk içide olan Yalçın Sayın’ın ölümü tam da bu bayram döneminde Necip Fazıl’ın söylediği gibi “Ölüm ölene bayram” dizesine denk düşüyor. Dünkü yazısında onun ölümünden söz ederken, Necati Doğru da; cebinden kefen parası değil, 72 kitaplık bir liste çıktığını yazıyordu.
Kendisini rahmetle anıyorum...
Ankara’da çocukluğumun bayramlarındaki tahta atlı dönme dolaplarına binmenin zevkini de aynen Necip Fazıl’ın “Oh negüzel olur bayramda tahta ata binmek” dizelerinde olduğu gibi büyük bir keyif alarak hatırlıyorum.
Geçen gün, Datça’da Nevzat Metin, düzenledikleri Can Yücel anması toplantısına çağırmıştı, katılamadım.Onu rahmetle anarken, çok sevdiğim bir şiirini “Hayatta ben en çok babamı sevdim” şiirini aktarmak istiyorum:
“Hayatta ben en çok babamı sevdim /Kara çalılar gibi yardan bitme bir çocuk./ Çarpık bacaklarıyla –ha düştü ha düşecek- /Nasıl koşarsa ardından bir devin /0 çapkın babamı ben öyle sevdim /Bilmezdi ki oturduğumuz semti/ Geldimi de hep gidici hep acele işi. /Çağın en güzel gözlü Maarif Müfettişi /Atlastan bakardım nereye gitti /Öyle öyle ezberledim gurbeti /Sevinçten uçardım hasta oldum mu /40’ı geçersi ateş çağırırlar istanbul’a /Bir helalleşmek ister elbet diğ’mi oğluyla! /Tifoyken başardım bu aşk oyununu / 0h dedim, göğsüne gömdüm burnumu /En son teftişine çıkana değin / Koştururken ardından o uçmaklı devin /Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için /Açıldı nefesim, fikrim, can evim /Hayatta ben en çok babamı sevdim...”