Başkanlık sistemi ve etkinlik
Bir önceki yazımda başkanlık sistemine ilişkin tartışmalarımızda dikkate alınması gereken esas meselenin sistemin demokratik olup olmadığı, daha doğrusu tartışmanın demokratik temel standartlar ekseninde...
Bir önceki yazımda başkanlık sistemine ilişkin tartışmalarımızda dikkate alınması gereken esas meselenin sistemin demokratik olup olmadığı, daha doğrusu tartışmanın demokratik temel standartlar ekseninde yürüyüp yürümediğiydi.
Bu bağlamda kurulacak sistemin her halükarda denge ve denetim (fren) mekanizmalarına sahip olması gerektiğine vurgu yapmıştım.
7 Haziran seçimlerine doğru ilerlerken seçim tartışmasının ana gündem maddesi başkanlık tartışması olacak. Bundan kaçış yok. Siyasi partiler buna göre pozisyon alıyor. İşin doğrusu pozisyon almaları bekleniyor. Ancak görüldüğü kadarıyla pozisyonlar daha çok Erdoğan sevgisi veya nefreti ekseninde konumlanıyor. Bu da sistem tartışmasına çok da giremeyeceğimiz anlamına geliyor. Biz bu tepkisel pozisyonları bir kenara bırakıp, ciddiye alınabilir argümanlar üzerinden tartışmamıza devam edelim.
Türkiye’nin hantal bir anayasal düzenle yoluna devam etmesi mümkün değil. Dünya siyasal, ekonomik ve sosyolojik olarak hızla değişirken, siyasal iktidarları kilitleme ve çalıştırmama üzerine kurulu yüzyıllık anayasal düzen ile yola devam etmesini kimse Türkiye’den beklememeli.