Başkanlık ve yargı II

Bir önceki yazıda parlamenter sistemde yargının mahiyetini ortaya koymaya çalışmıştım. Bu sistemlerde genelde yargıçlık mesleği hukuk alanında uzmanlaşmış ve yargı bürokrasisinin hiyerarşi...

Bir önceki yazıda parlamenter sistemde yargının mahiyetini ortaya koymaya çalışmıştım. Bu sistemlerde genelde yargıçlık mesleği hukuk alanında uzmanlaşmış ve yargı bürokrasisinin hiyerarşi ve denetimine tabi meslekten kişilerce yerine getirilmekte, tarafsız görüntü, iyi hukuk bilgisi ve kişisel erdemin adalet için yeterli olduğu varsayılır. 
Başkanlık sistemi gibi meşruiyetini doğrudan doğruya halktan alan bir hükümet modelinde yasama ve yürütme erki arasında, sert erkler ayrılığı ilkesi geçerli olduğu için, daima bir rekabet ve karşılıklı denge/fren mekanizmasına ihtiyaç duyulur. Bunun sadece yasama ve yürütme ilişkisinde değil, bunların dışında her iki erk arasında hakemlik rolü üstlenebilecek bir yargı erkiyle sağlanacağı düşünülür. 
Hakemlikteki mantık, kişilerin bilgi ve karakterlerinin yanında esas itibariyle tarafların güvenine dayanmasıdır. Hakem olacak bir yargı ilk önce başkan ile parlamentonun güvenine sahip olmak zorundadır. Bu mantık yereldeki mahkemelere kadar geçerlidir. Bu yüzden yargıçlık mesleği ve yargılama pratiği daha çok yargılamaya tabi olanların, yani halkın onayına ve güvenine göre tanzim edilir. Güven, bilgi ve uzmanlığı nedeniyle toplumdan kopuk, özel ve seçkin kişilerle değil, toplumun içinden çıkan ve ona yakın, onun tarafından bilinebilir kişilerle tesis edilebilir. ABD’de yargı bu mantığa göre şekillenmiştir. İlk derece mahkemelerinden başlayarak yargıç koltuğuna oturacak kişiler halk tarafından seçilir. Yine de somut davada adaletin tesis edilip edilmediği sorusunun muhatabı yargıç değil, yine halkın temsilcilerinden oluşan jüridir. Halk kendi güvendiği bir hâkimi seçer ve mahkemeyi yönetme görevini ona verir. Davanın esasını ise yine kendi içinden çıkan bir jüriye emanet eder. 
Zira halkın onayı güveninin ön şartıdır. 
Yüksek mahkeme üyeliklerine atama ise, Başkan’ın önerisi ve Senato’nun tavsiye ve rızasıyla gerçekleşir. Başkanlık sisteminde parlamentonun, kendi içinden hükümet çıkarmadığı, bu nedenle istikrarlı hükümet için seçim barajlarına ihtiyaç duyulmadığı dikkate alındığında, toplumsal çeşitliliği daha iyi yansıttığı açıktır. Böyle bir parlamento, onay vermek veya diğer şekillerde yüksek yargı seçiminde belirleyici olmak suretiyle, yargıda çoğulculuğa esaslı katkı sağlar. Toplumsal çoğulculuğun ve sosyal dengenin yansıdığı bir yargı sistemi, demokratik denge ve denetim bakımından daha işlevseldir. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sokak ve demokrasi 01 Temmuz 2015 | 383 Okunma Kurucu Meclis ve “Kurucu Hükümet” 27 Haziran 2015 | 237 Okunma Batı’nın demokrasi çelişkisi 17 Haziran 2015 | 235 Okunma Restorasyon mu dediniz? 13 Haziran 2015 | 326 Okunma Sistemin arızaları derinleşecek 08 Haziran 2015 | 1.772 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar