Sokak ve demokrasi
Sokakları harekete geçirmek suretiyle politik hedeflere ulaşmak oldukça cazip. Konjonktürel olarak uluslararası düzlemde insanlıktan nasibini almamış bir terör örgütüne karşı “uygarlık...
Sokakları harekete geçirmek suretiyle politik hedeflere ulaşmak oldukça cazip. Konjonktürel olarak uluslararası düzlemde insanlıktan nasibini almamış bir terör örgütüne karşı “uygarlık savaşçısı” rolünü kapma suretiyle elde edilmiş sempatinin, şiddeti estetize etmeye imkân sağladığı bir vasatta, cazibenin tavan yaptığında kuşku yok.
Bu nedenle Suriye topraklarında cereyan eden olaylar nedeniyle halkı, “Kobani’yi savunma” bahanesiyle sokaklara dökme, bu dökme faaliyetini de “tarihsel sorumluluğa davet” olarak pazarlama sorun oluşturmuyor.
Hatta 2014 Ekim’inde aynı “tarihsel sorumluluk” çağrısı nedeniyle elliden fazla yurttaşın katledilmesi ve insanların can ve mal güvenliğine tecavüzlerin yaşanmış olması da sorun oluşturmuyor.
Marjinal ve radikal unsurlar toplumda ortak paydaya dönüşmüş önemli ve parlak kavramları kötüye kullanır. Adalet, eşitlik ve özgürlük, bu kavramların başında gelir. Kitle psikolojisini etkilemek ve sokakları hareketlendirmek için meşrulaştırıcı manivelalar olarak iş görür. Kitleleri, canlarını daha yüce bir değer için vermeye hazır hale getirmek, bu değerlere yönelik
manipülatif bir algı ve propaganda çalışmasıyla mümkündür.
Bu siyasal hareketler kendilerini demokratik olarak da etiketlerler.
Ancak etiket demokrat kılmıyor. Demokrasi değer yargılarından önce bir prosedürdür. Demokrasi, bu prosedür işletilebiliyor ve bu prosedürel kurallara uyulabiliyorsa “demokratik değerleri” üretebilir. Demokrasi bir inanç değil. “En iyi mümin benim” sloganı objektif olarak ne kadar anlam ifade ediyorsa, “en demokrat benim” ifadesi de o kadar anlam ifade ediyor. Özellikle yönetim söz konusu olduğunda bu ifadelerin hiç bir değeri yok.