Aman düşmeyin!
Ayakta dik durabilmek, yürürken, eğilip kalkarken, atlayıp zıplarken dengeyi koruyabilmek başlı başına bir nimettir. Dengenizi lütfen dikkatle izleyin. Dengeyi kaybedip "düşmek", bizde "kaza" olarak kabul edilir....
Ayakta dik durabilmek, yürürken, eğilip kalkarken, atlayıp zıplarken dengeyi koruyabilmek başlı başına bir nimettir. Dengenizi lütfen dikkatle izleyin.
Dengeyi kaybedip "düşmek", bizde "kaza" olarak kabul edilir. Kültürümüz kazaların "şans işi" olduklarını, "tesadüfen" ortaya çıktıklarını, "önceden tahmin edilemediklerini" düşünür. Haksız sayılmayız ama biz yine de çoğu kazanın güçlü bir denge yapılanmasının yokluğu nedeniyle oluştuğunu unutmayalım. Özellikle yaşlanırken "denge sistemlerimizi" geliştirip koruyalım. Zira sistemde arıza olduğunda kaza ihtimali artıyor, bu da daha çok yaralanmanız, travmatik hasarlarla daha sık karşılaşmanız (mesela kalçanızı veya kolunuzu kırmanız) anlamına geliyor.
"Denge" bize bağışlanmış en önemli vasıflardan biri. Sağlığımızın her alanında olduğu gibi onun kıymetini de kaybettiğimizde fark ederiz. Oysa ayakta dik durabilmek, yürürken, eğilip kalkarken, atlayıp zıplarken dengeyi koruyabilmek başlı başına bir nimettir. Dengenizi lütfen dikkatle izleyin. Yaşınız 40'ları geçtiyse eğer bu işi daha çok önemseyin.
BİR BİLGİ
Nasıl korunuyor?
Yatağınızdan ya da oturduğunuz sandalyeden ayağa kalkarken dengenizi koruyabilmeniz, başınız dönüp gözünüz kararmadan ayakta "elif gibi" dimdik durabilmeniz, göz, kulak, beyin/beyincik dâhil pek çok sistemin koordineli bir çalışması sayesinde mümkün olur.
Bırakın oturup kalkmayı, oraya buraya hoplayıp zıplamayı sadece ayakta durabilmeniz için bile vücudunuzda çok sayıda organ ve sistem mükemmel bir orkestra gibi çalışır. Kaslarınızda ve tendonlarınızda yerleşik özel sinir hücreleri, beyne doğru enformasyonlar iletir.